İnsanın kalbi, ilahi sırların yatağıdır.
Orada, kalbinizin tam içinde o an bulunduğunuz hale bakmanız istenir. Şanslıysanız hissedersiniz. Ancak bu bir tür keşiftir. İçimizde hissettiğimiz, duyduğumuz içsesi aklımız ve nefsimizle çeperleriz, kendimize göre şekillendirip ondan sonra çıkardığımız anlamı yorumlarız. Sonra yaptığımız bu değerlendirmelere göre adım atarız veya atmayız.
Gerçek idraka akılla varılmaz.
Fakat yaşadığımız ne varsa bir de “iç yüzü” vardır. Yani başımıza neden gelmiştir? Neden yaşamışızdır? Doğrumuz nedir, hatamız nedir? Bunların gerçek idrakı akılla yapılmaz. Bu nedenle tasavvufa göre gönül gözü (kalp gözü) ile hissetmeye ve görmeye başlamak bir tür “keşif”tir.
Öte yandan her insanın terbiye edildiği bir ya da bir çok alan vardır. Bu belki en çok acı ve sıkıntı çektiği alandır. Yani tekamülüdür. Karşımıza çıkan her olayın, her insanın bir nedeni vardır. Bu nedenleri anlamadıkça veya almamız gereken dersleri almadıkça tekamülümüz devam eder.
Elbette benim de terbiye edildiğim alanlar var. Bundan da memnuniyet duyuyorum açıkçası demek ki, daha çok evrilip, gelişmem ve idrak etmem gerekiyor. Hatalarım varsa düzeltmem gerekiyor, her geçen gün daha olgunlaşma yolunda ilerlemem gerekiyor. Ne mutlu bana 🙂 Ve çok şükür bana böylesini nasib eden Yaradan’a…
İnsanın 3 hali bir olursa, psikolojisi de sağlıklı olur.
Bunlar, sözü, kalbi ve halidir. Yani davranışlarıdır. En büyük ruh acısı yani ruhsal hastalıklar bu 3 yerin birbiriyle olan dengesizliğinden kaynaklanır.
Bir örnek vereyim, sağlıklı ve düzgün bir insan bir söz söylerse bunu şeklen de yaşar yani gerçekleştirir ya da söylediğini savunur. Çünkü hissedişi de budur. Ne hissetti ise yani kalbi ne yönde ise bu hislerini söylemiştir, ağzından bu çıkmıştır. Ağzından çıkan ise gerçekliğe kavuşmuştur. Ve gerçekliğe kavuşan da onun hali olmuş, davranışları ile hayat bulmuştur. Bu olması gerekendir.
Öte yandan kalbi başka hissedişte ama türlü cambazlıklarla karşısındakine farklı sözler söyleyen, bunun da ötesinde söylediğini hayata geçirecek kadar cesareti bulunmayan kişi ise psikolojik açıdan 3’lü dengede sorunludur. Ruhsal olarak 3’lü dengenin bozukluğundan dolayı mutlaka acı çekecektir. Belki şimdi, belki yarın, belki yıllar sonra. Ama mutlaka günün birinde acı çekecektir !
Bu nedenle samimiyet çok önemli bir huydur. İnsan hayatının bu acizliğinde ve mucizesinde samimiyet kadar değerli başka bir şey var mıdır bilmiyorum. Benim en değer verdiğimdir, önünde saygı duruşuna geçtiğim bir özelliktir. Bunun bir formu, bir matematiği yoktur, karşımdakinden hissederim. Çok didinmeye lüzum yok çünkü varsa vardır, yoksa yoktur. Politik olmakta samimiyetten uzaktır. Bazı durumlarda gereklidir, yadsımıyorum. Ancak politik olmak, duruma göre hareket etmek, gerekirse doğruyu söylememek veya hiçbir şey söylememekle tariflenebilir. Dolayısıyla bu tip özelikler gerçek samimiyet yatağında barın(-a-)maz.
Ne yapacağını bilemediğin hallerde…
Kalbine danış !
Kalbe danışmak, insana ilahi tembihtir. Ancak bir durumun içyüzünü kalp gözüyle görebilmek bunu hissedebilmek bir keşiftir. Temiz bir kalp, sahibine rehberlik yapar. Neyin cevabını arıyorsak, kalbimize sormamız lazım.
Kalbinizin yerine aklınızı dinlediğinizi sanmayın. Kalp, yaptığımız, yapacağımız ve yapabileceğimiz neler varsa hepsinin, herşeyin kaynağıdır. Kalbimiz, sahip olduğumuz tüm bilgilerin kaynağıdır. Çözüm yeridir.
Yorum Yapılmamış