Liderlik alanında sadece 20 nci yüzyılda 5000’den fazla çalışma yapılmış ve 350’den fazla da liderlik ve lider tanımı ortaya konmuştur. Peki ya Aristo’nun öğrencisi Sokrates, Sokrates’in öğrencisi Platon “liderlik” hakkında ne düşünüyorlardı ya Machiavelli veya İskender “liderlik” olgusunu nasıl tanımlamışlardı?
Ben merak ettim açıkçası ve liderlik hakkında her daim yaptığım rutin araştırma ve çalışmalarım sırasında bulduğum haklarındaki bazı anektodlara bu yazımda yer vereceğim.
Günümüzde değişen ve gelişen liderlik teorilerine rağmen bu düşünce adamlarının yüzyıllar öncesinden “liderlik” erki ile ilgili tanımlamaları ve görüşleri olmuş. Ve bunca zamana rağmen hatalı söylemler veya geçerliliği olmayan tanımlar demek doğru olmaz açıkçası…
İşte filozofların “liderlik” hakkında düşünceleri :
Sokrates
Sokrates’in, “iyiyi kötüden ayırma yeteneği, neyi yapıp neyi yapmayacağını bilmek” olarak tanımladığı erdem bir liderin sahip olması gereken en önemli niteliktir.
Platon
Sokrates’in öğrencisi Platon’a göre ise lider olabilmek için asgari 30–50 yıl arası çok güçlü ve filozofik bir eğitimden geçmelidir. “Ya filozoflar kral olmalı ya da krallar filozof” diyerek yaşlı bilge aristokratlarca ülkenin yönetilmesini öngörmektedir. Görüldüğü üzere Platon o dönemde ideal toplum düzeninin işlemesinin bir şartı olarak, tipik bir entelektüel idealizmle filozofların kral olmasını öngörüyordu. Ayrıca, platon liderlik alanında etkileyici birçok yeniliğe de imza atmıştır. Bunlar şöyledir;
•Platon günümüzde liderlerin sürecin içerisinde yer alması veya ‘’çevreyi dolaşarak yönetmek‘’ olarak adlandırılan olguyu ilk tanımlayan ve uygulamaya geçiren kişidir.
•Lider olmanın, yanıt vermekten daha çok soru sormak ile ilgili olduğunu vurgulamıştır.
•Yeniliklerin yalnızca küçük ve özel ortamlarda geliştiğinin farkına vararak, ideal kurumun boyutlarını küçültmüştür.
•Kurumsal hareketsizlik sorununu dile getirmiş ve bir organizasyonun büyümesini hızlandırmak veya gerilemesini yavaşlatmak için yenilikçi önerilerde bulunmuştur.
•İş başındaki performansın dikkatli bir şekilde gözlemlenmesi yerine değerlendirme merkezi uygulanması fikrini ortaya atan ilk kişi olmuştur.
Görüldüğü üzere, Platon çağının ötesine hitap edebilen ve günümüzün etkili liderlerine benzeyen bir ruha sahiptir.
Homeros “İlyada ve Odysseus”
İki üst düzey yönetici olan Agememnon ve Achilles arasındaki çatışmanın ağırlıklı olarak ele alındığı, Homeros’un ‘’İlyada’’ adlı eserinde; liderlik tarzı, motivasyon, ödüllendirme sistemleri, çatışmalara getirilen çözümler ve değişimle ilgili önemli sorular sorulmaktadır. Bu eser, üst düzey yöneticilerin, birbirleriyle uyumlu bir ekip oluşturmayı başaramadıklarında, karşılacakları sonuçları aktarmaktadır.
Odysseus’un Truva savaşından dönüşünü anlatan Odysseia ise, karşısına çıkan tüm engelleri aşan bir lideri anlatmaktadır. Özellikle Odysseus’un hızla tükenen kaynakları temin için diğer insanlarla resmi olmayan bağlantılar kurarak gerçekleştirdiği iletişim becerisi vurgulanmaktadır.
Büyük İskender
M.Ö. 336 yılında, tahta geçen ve on yıldan daha kısa bir süre içerisinde dünyanın bilinen kısmının yarısının hakimi olan İskender, İmparatorluğunu, sadece kuvvetle değil, aynı zamanda zekice uyguladığı politikalarıyla başarmıştır. Örneğin, kurumsal yapısına hayran kaldığı için bazı fethettiği ülkeleri kendisi yönetmek yerine, onlarla birlikte hükmetmeyi düşünmüş ve kendisi başta olmak üzere, liderlerinin de yerel gelenekleri benimsemesinde ısrar etmiştir.
Her kurumun farklı kültür ve becerilerinin en iyi yönlerini harmanlamak şeklindeki bu düşüncesi; farklı kurumların başarılı bir şekilde kaynaştırılması için önemlidir.
Rönesan döneminin psikoloğu W.Shakespeare
Rönesans çağının insanı ise; birey ve organizasyonu ortak bir noktada birleştirmek yerine sınırsız becerilerinin farkına varmıştır. Bu dönemde bazı araştırmacılar tarafından rönesans döneminin psikologu olarak da adlandırılan William Shakespeare liderlik sürecinin keskin bir gözlemcisi olarak, oyunlarında karakterlerinin gizli düşüncelerini ve kimi zaman da anlaşılmaz hareketlerini gözler önüne sererek, gerçek kişiliklerini ön plana çıkartmanın yollarını aramıştır.
Machiavelli
Machiavelli ise 1513 yılında yazdığı Prens adlı kitabında liderlikte realistlik (gerçeklik) ölçütünü ortaya atarak “İnsanlar doğuştan kötüdür. Bu nedenle devleti iyi yönetmek için iktidarı mutlaka ele geçirmek gerekir. Erk tanrıdan değil, kuvvetten doğar. Bu yolda gerekirse şiddet dahil her türlü yola başvurulmalıdır. Zira ikna ile başarı sağlanamaz. İnsanlar için korku, sevgi ve merhametten önce gelir.” Machivelli’ye göre iktidarı ele geçirmek için bir liderin sahip olması gereken iki nitelik yetenek ve şanstır.
Zamanla liderlik hakkında teoriler geliştirilmeye başlanmış ve 1950’lerden bu yana farklı teoriler ortaya konmuş. Aslında en önemli nokta, yukarıda düşüncelerinden ve eserlerindeki anafikirlerden örnekler verdiğim gibi, liderlik kavramı sadece yıllara ve gelişen dünyaya göre kabuk değiştirerek adapte olmaya çalışan bir kavram. Aklın yolu her zaman birdi. Her çağda, her devirde…
Eğer bu filozofların düşünceleri hala geçerliliğini koruyabiliyorsa liderlik çağdan bağımsızdır. Sadece akıldan değilden, ruhtan beslenir, sadece mantıkla değil hisle birlikte şekillenir ve sadece koltuk veya diploma ile değil kişisel özellikler ile vücud bulur ve bulunduğu zeminle birlikte kazandığı otorite şansı ile beslenir, güçlenir, daha çok ortaya çıkar.
Kaynaklar :
ERÇETİN, S., “Lider Sarmalında Vizyon”, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000
ERKUŞ A., TABAK A., YALÇINKAYA H., “Liderlik Kavramına Tarihsel Bir Bakış” Sakarya Ünv.
DURAL, B., “Atatürk’ün Liderlik Sırları”, Okumuş Nam Yayınları, İstanbul, 2002.
MACHIAVELLI, N., “Prens”, (Çeviren: Bekir Toksoy), Oğlak Yayınları, İstanbul, 1999
Yorum Yapılmamış