Blogların, bir nevi uzmanlık gazetesi olduklarını ve “ciddi bir arşive” sahip olduklarını yadsımamak gerekir. İnsanların ihtiyaç duydukları spesifik bilgilere, takip ettikleri bloglar aracılığla vakıf olmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Üstelik herhangi bir ücret ödemeden veya herhangi bir masraf yapmadan…
Bloglar, bilgiyi kontrol etme gücüne sahip olan büyük medyayı da zorluyorlar.
Çünkü artık bilgi örtbas edilemiyor.
Bu nedenle şu anda nitelikli içerik üreten blogların, en az gazeteler kadar güçlü olduklarını söyleyebiliriz. Amerika’da blogların etkisi bu fikrime son derece güçlü örneklerdir. Ülkemizde henüz çok yeni olsa da (max. 5 ila 6 yıllık), yakında tanıdığımız köşe yazarlarına, etkili blog yazarlarının da dahil olduğunu göreceğiz hatta görmekteyiz.
Bloglar alanlarında ciddi şekilde uzmanlaşacaklar. Niş bir alana kaymak zorunda kalacaklar. Uzmanlığı ve yeterli bilgi seviyesi bulunmayan bir hevesle açılan bloglar ise yokolup gidecekler.
Niş bir blog, alanınıza ve uzmanlığınıza odaklanmanızı sağlar. Sizi bulunduğunuz alanda kanaat önderi yapar ve enerjinizi doğru kullanmanıza olanak verir. Ancak blogların, twitter gibi mikro bloglar karşısında, mutlaka spesifik bir alana yöneliyor olmaları orta ve uzun vadede kaçınılmaz olacak diye düşünüyorum.
Her ne kadar halen birçok kurum blogları “öylesine tutulan ve web sitelerinden çakma günlükler” gibi algılasa da bu konuda deneyim sahibi olan kurumlar blogların güçlü birer pazarlama silahı olduğunun gayet farkında.
Belli başlı bloglar sivrilecek…
Kurumların blogları küçümseme nedenlerinden belki de en önemlisi herkesin bir blog sahibi olabilme potansiyeli taşıyor olması. Bu da elbette onların nezdinde bloglarda pazarlama faaliyetleri göstermeyi pek de özel kılmıyor. Öte yandan bir alandaki 100 blogun, 100’ü de etkili değil. 100’ü de okuyucu tarafından bilinmiyor ve okunmuyor maalesef. Örneğin ik alanında 100 civarı blog varmış 🙂 Okuyucuya sorsak, okuduğu veya bildiği sayacağı isimler taş çatlaşın beş bilemediniz on tanedir 🙂 Bu böyledir! Veya kendimi örnek vereyim, ilgilendiğim herhangi bir konuda takip ettiğim blog sayısı üç, beşi geçmez 🙂
Ancak kendi türünde belli başlı olan bloglar sivrilmiştir, sivrilmektedir ve gelecekte de sivrilecektir.
Blogların spesifik/uzmanlıkları alanında aktardıkları bilgilerle ciddi bir arşiv niteliğinde sayıldıklarını, online olarak ihtiyaç duyana anında ulaşması adına muhteşem bir araç/bilgi kaynağı olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Firmalar, bazılarının kişisel olmasına karşın, geniş kitlelere ulaşan ve yüksek okuyucusu olan blogların bu gücünü dikkate alarak yeni pazarlama stratejileri geliştiriyor.
Türkiye’de sektörlerinin önde gelen markaları da bu yönde tanıtımı kullanarak pek çok blogun sayfalarında örtülü veya açık şekilde yer almaya başladıklarını görebiliyoruz. Bloglar halihazırda gelişmiş ülkelerde kullanıcı görüşü almak ve reklam yapmak için çok etkin olarak kullanılmakta.
Dünya üzerinde düzenli yazı yazan popüler blogların yazarları, son derece aktif, bir vizyonu olan, renkli, yoğun ve sosyal kişiliklerdir 🙂
Bloglara karşı dışarıdan gelen algıların bazıları da (-ki bu algılar kurum yöneticileri bazında kurumların veya yöneticilerinin görüşlerini ifade edebiliyor-) bloglara ve yazarlarına ”işi gücü yok mu bunun”, “ne iş yapıyor ki” ya da“habire sosyal medyada paylaşım yapıyor” veya “internet bağımlısı” gözüyle bakıldığı yönünde olabiliyor. Oysa farkında değiller, bilmiyorlar ki, dünya üzerinde düzenli blog yazan herkes, son derece aktif, renkli, en az onlar kadar yoğun ve sosyal kişiliklerdirJ Bloglarını öğrendiklerini, keşfettiklerini başkalarıyla paylaşma motivasyonuyla yazanlar ve bilgileri ile deneyimlerini çekinmeden, gocunmadan büyük bir zevkle aktaranlardır.
Dünya’daki en popüler işadamları ve kadınlarının sosyal medyada son derece aktif olduklarını, blogları olduğunu, devamlı ürettiklerini, paylaştıklarını sanırım hepimiz biliyoruzJ
Kaldı ki, yazı yazmak ve belli bir konuda fayda verici özgün bir içerik derlemek/üretmek sanıldığı kadar “işi gücü olmayanın” yapabileceği bir iş değildir. Böyle düşünenlerin çoğunluğunun hiçbir şey yazıp üretmeyen veya ona“düzenli olarak her hafta iki, üç yazı yazacaksın” desek apışıp kalacaklarını ve yüzlerindeki “ne yapıcam ben şimdi” endişesini tebessümle deneyimleyeceğimiz kişiler olacakları kesindir 🙂
Banu Çakar
Blog yazmak, “kişisel gazete” hazırlamak ve yayınlamaktır. – Banu Çakar
Posted at 13:54h, 11 Eylül[…] Çünkü bloglar bir nevi uzmanlık gazeteciliğidir. […]