Evreni rahatsız etme cesaretin var mı? / MCT İK Zirvesi 2016
İnsan Kaynakları Zirvesi’nin bu yıl ki teması ‘’Smart Simplicity/Akılcı Sadelik’’ ti. Ana temanın yola çıkış noktası, açılış sunumunda Didem Tekay ve Alper Utku’nun da değindikleri gibi dünyayı bugün bulunduğu noktaya getiren varsayımların ve yönetim modellerinin, geleceğe taşıyamayacağı görüşü idi.
Peki ne demektir ‘’Akılcı Sadelik’’?
‘’Akılcı Sadelik’’ insanın muhakeme gücü, sorgulaması, keşfi, idrakı, gücü, bilmesi, kavraması, yapması. Çünkü sadeleşmek sanıldığı kadar kolay olamayan bir süreç esasında. Hem belki biz insanlar için hem de içlerinde yer aldığımız kurumlar veya işler için. Kompleks yapıları da, karmaşık sistemleri de kuran hatta bulan insanın ta kendisi. Michelangelo’nun dediği gibi; “Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir.” Bu paradigmayı belki de karmaşık yapıları ile tavan yapan insanoğlunun gelişmişlikte ulaşabileceği/görebileceği en yüksek seviye olarak tanımlamak hata olmaz. Bu nedenle en önemli husus; zirvenin ana temasını doğru içselleştirebilmek.
Sadeleşmek, Tekay ve Utku’nun açılış konuşmalarında aktardıkları şekli ile; insanları işlerini daha geniş altyapıda anlamaya ve değer vermeye teşvik etmek, böylece onları yalnızca iş, ekip veya birime odaklı yaklaşımdan çıkararak, bunun yerine yapılan işi, organizasyonun genel performansına etkisi bakımından değerlendirmek.
“Akılcı Sadelik”, 5 boyutta konumlandırılmış :
- “Akılcı Düşünme” : Azla yetinerek çalışma sanatı…Akılcı Düşünme, yalın düşünmedir, zihinlerimizi sadeleştirebilirsek, organizasyonel tasarımı algılama biçimimizi de sadeleştirebiliriz.
Çıkan ev ödevi = İnsan Kaynakları sistemlerimizi ve uygulamalarımızı akılcı düşünme ile nasıl sadeleştirebiliriz?
- “Büyük Veri Analizi” : Dünyada ne olup bittiğiyle ilgili hayal edebileceğimizden çok daha fazla şey biliyoruz. Neredeyse herkes dijital ayak izi, hatta dijital depolar bırakıyor, bu veriyi iyi bir şekilde kullanmayı öğrenmek modern organizasyonel uygulamaların gittikçe önem kazanan temel bir parçası haline geliyor.
Çıkan ev ödevi = İnsan Kaynakları Uygulamalarında veri analizi ile karar almak ve akılcı adımlar atmayı nasıl yaygınlaştırabiliriz?
- “Cesur Deneyler” : Mevcut sorunlarımızın çözümlerini bilmiyoruz çünkü yaşadığımız sorunlar mevcut teknolojinin sağladığı imkanlardan dolayı daha önce görülmemiş niteliktedir. Bildiğimiz bir şey var, biz doğaçlama yeteneği en yüksek canlılarız.
Çıkan ev ödevi = Organizasyonlarımızda cesur deneylerden öğrenen ve gelişen bir kültürü nasıl yaşatabiliriz?
- “Yapıcı İşbirliği” : İşbirliğini hor gören inançların sonucunu yaşıyoruz. Dünyamız gitgide şahsi zenginliğin ve toplumsal yoksulluğun arttığı bir yer haline geliyor; ortak deneyimimizden yararlanma kapasitemizi unutuyoruz. Zarar ve hataya odaklı bir zihniyeti bırakıp takdir ve cömertliğe yönelip, başkalarının elindeki güce erişmektense onlarla birlikte güçlü olmayı öğrenmeliyiz.
Çıkan ev ödevi = İnsan Kaynakları sistem ve uygulamaları birey, takım ve organizasyonlarda yapıcı işbirliğini nasıl destekleyebilir?
- “Sahici Diyaloglar” : Bu öyle güzel bir tanımlama ki. Sahici ! Evvela ne kadar “sahici” olabildiğimizi sorgulayalım. Hatta mümkünse grostonluk unvanlardan ayrışıp sıyrılıp öyle sorgulayalım. Cesaret varsa tabi ki…:) “Sahici Diyalog”, diğer insanlarla bağlantı kurarken, doğuştan gelen bağlantı kurma kapasitemizi nasıl kullanacağımızı ve ona nasıl güveneceğimizi öğrenmektir. Bu, içinde bulunduğumuz bilgi çağında unutulan veya şüpheyle yaklaşılan bir olgudur.
Çıkan ev ödevi = İnsan Kaynakları liderliğinde çalışan markası değer vaadimizi ‘Sahici Diyaloglar’ üzerine kurmak neleri dönüştürebilir?
Bu yukarıdaki beş ana arter zirvenin iskeleti. Ve tüm dinleyicilerin, katılımcıların oraya iştirak etmelerinin bir anlamı olmalı. Üzerlerine alınıp gittikleri, ofislerinde masalarının başına veya işlerinin başına geçtiklerinde kalplerinde ve zihinlerinde kalan bir sorumluluk olmalı akılcı sadelikten. Umarım olmuştur.
Ben zirvenin şekli, şemali, sahnesi vb. noktalarından ziyade, kaldı ki bu hususlarda son derece önemli ancak bu konularda MCT her zaman trendlerin, ince ayrıntıların üzerinde çalışıldığını izleyicisine hissettirebiliyor. Bu maksatla nicelikten ziyade yazı tercihimi; işin en “dahi” kısmı olan nitelik ve içerik kapsamına yoğunlaşmaktan yana kullanacağım. İki gün süren zirvenin ilk gününe katıldım. Etkilendiğim beğeni ile dinlediğim sunumlar oldu.
Zirve’den sonra aklımdan geçen ve aşağıda okuyacağınız üzere parmaklarımdan dökülen en önemli sorular şunlar oldu :
(Tablo-1)
Siz ne dersiniz?
İnsan Kaynaklarının cesarete ihtiyacı var. Fakat bunun için de, W.Johnson’ın “Yıkıcı inovasyonun gücü” başlıklı sunumda da belirttiği gibi;
Ezber bozma kişiseldir. Ezberciliğin yıkıcı gücü kişiseldir.
Şirketler ezber bozmaz. Kişiler ezber bozar.
Piyasada kendinizi dahi hissettiğiniz bir nokta bulmalısınız
Yol yollarda büyük bir ana yola dönüşebilir. Çok güçlü yanlarımız olabilir ancak biz farkında olmayabiliriz hatta bunlar bizim için önemli bile olmayabilir. Fakat önemsemeliyiz.
Korkuyor ve yalnız hissediyorsanız doğru yoldasınız demektir.
Sıkıntıda bir onur, acıda bir asalet vardır.
Ezber bozmanın motoru hayallerdir.
Evreni rahatsız etme cesaretin var mı?
Bundan bir kaç ay önce Sn.Didem hanımın nazik hediyesi vesilesi ile Jonhson’ın kitabı kütüphaneme eklenmişti. İlgilenenler 2015’in En İyi 100 İşletme Kitabı listesine giren “Disrupt Yourself: Putting the Power of Disruptive Innovation to Work” kitabını inceleyebilirler.
Kişisel olarak gelişip, evrim geçirmek insanın denen canlının doğasında vardır. Dolayısıyla onca aldığı eleştirilere veya yorumlara rağmen, “kişisel gelişim” insan alfabesinin A’sıdır. İnsan varolduğu sürece, varolmaya devam edecektir. Bu nedenle kişisel gelişime burun kıvırmak, insanın doğasını ve doğal yapısını yadsımak olacaktır.
İnsan, herşeyi bilemez. Steven D’Souza’nın “Bilmemenin Gücü” başlıklı konuşmasında bizlerle paylaştığı gibi…
Bilmemek negatif bir şey değildir.
İşinde uzmanlık seviyesine gelmiş kişilerin kafalarında bir iki olasılık vardır. Ancak yeni başlayanların akıllarında ise birçok olasılık.
Bilmemek bir lütuf olabilir. Kuralları, prosedürleri umursamadan bir şeyleri uygulayabilirsiniz.
(Gerçekten bilmemek bir lütuf sayılabilir. Nitekim topraklarımızın kadim ilimlerinde de, “çok bilmek dünya derdi” denmiştir 🙂 )
Eskiden insanlar nasıl üretiyorlarmış, nasıl iş buluyorlarmış? Ellerindeki diplomalara, sayısal sözel testlere sokulup çıkarılmadan nasıl çalışıyorlarmış? Siz merak ediyor musunuz, ben ediyorum. Tıpkı benim gibi merak edenlerden olacak ki Hakan Alp, “Tarih ve aynı hikaye” isimli sunumunda, bu bağlantılardan günümüze bir akış yaptı.
Önemli olan değişimin kendisini yaratmak. Değişimin kendisi olmak, esen ve esecek rüzgarların yönünü önceden farketmek. Bir bakıma “lider ruhlu” olmak.
(Tablo-2)
Geleceğin iş dünyası ve insan kaynakları; analitik, sayısal verilerin ve bazen içine hapsolduğu raporların ötesinde yani yeni dünyada, daha çok şiirin, daha çok felsefenin, daha çok sosyolojinin, daha çok psikolojinin, daha çok nörobilimin yolunda gelişip evriliyor olacaktır.
Bu konuda sakinliği ve eminliği ile beğeniyle dinlediğim Tara Swart’a da değinmeden geçmek istemem. Zihnimizin ve buna bağlı olarak tüm metabolizmamızın nasıl işlediğini, nelere ihtiyacı olduğunu ve nasıl daha verimli olabileceğini aktardı. Günlük en az 8 saatlik uykuya, 1 lt.den fzla su içmeye ve kendimizi dinlemeye zaman ayırmamız gerektiğini aktardı. Bu şekilde mini resetlerle beynimizin daha iyi odaklanabildiğini ifade etti.
İşte tüm bu noktalardan hareket etmiş olacak ki MCT, gelecek yılın temasını; yeni çağın kodları ile şekillenecek olan yönetim kavramı olarak belirlemiş.
2012 yılının sonundan itibaren ezoterik muhtelif kaynaklarda bahsedildiği üzere, yeni çağın içine girmiş bulunuyoruz. Hatta bunun için çok şanslı olduğumuzu da söyleyebilirim. Yeni çağ, uyanışın, farkındalığın, kişisel gelişimin, ruhun, spiritüelliğin daha çok yükseldiği bir çağ olacak. Dolayısıyla yönetim şekilleri de bu yönde kuşkusuz evrilecek. Kuşkusuz bu yükselişe her benlik ayak uyduramayacak. Çünkü yeni çağın kodları “insan ruhu” üzerine yükselecek. Şimdiye kadar yeterli adledilen kavramlar, çerçevelerini derinleştirecek ve analitiğin üstüne çıkacak. Halihazırda yazmakta olduğum ikinci kitabımda, yeni dünyanın, yeni hayatın, yeni iş ritminin insanları minvalinde geleceğin iş dünyası ve yönetiminin nasıl olacağını ele alıyorum 🙂 Bu nedenle itiraf etmem gerekirse tema beni ayrıca heyecanlandırdı.
Öte yandan ayrıca belirtmek isterim ki; şimdiye dek ahir ömrümde yerli-yabancı pek çok isimden sunumlar/konuşmalar dinleme fırsatım oldu. Tanyer Sönmezer, her sene bir önceki performansının üstüne koyarak karşımıza çıkıyor. Yaratıcılık yetenek ile birleştiğinde, disiplin ve istikrar ile kaynaştığında ortaya nelerin çıkabildiğinin en güzel örneği Tanyer Sönmezer ve sunumları. Her sene sunumları ile aktarmak istediklerini ise bir motto ile bağlaması çok başarılı. Bu sene ki; Giga Bayt 🙂
Video çekimi yaptığım ve sosyal medya sayfalarımdan paylaştığım için yazmak ile etkisini verebileceğimi sanmıyorum 🙂 Bu nedenle fb sayfamdan izlemenizi öneriyorum. Hiç pişman olmazsınız emin olun.
Tüm MCT ailesini emekleri ve döktükleri alınteri için kutluyor ve nazik davetleri için MCT nezdinde misafirperverlikleri için Sn. Didem Tekay’a ve Sn.Alper Utku’ya teşekkür ediyorum. Aklınıza, ellerinize ve kalplerinize sağlık…
******
Ayrıntılar :
– Öğle yemeği gayet lezzetliydi.
– Şişe su olmaması çok can sıkıcıydı.
– Eleman.Net’in türk kahvesi ikramı son derece güzeldi.
– Stand yerleşimi başarılıydı.
– Kıymetli blogger arkadaşlarımla, iş çevremden pek çok arkadaşlarımla görüştüm.
– Yeni meslektaşlarımla tanıştım.
– Sahne senin güzel düşünülmüş olmasına rağmen, yeterli performansı sergiletemiyordu.
– Çalışan Annelerin 1000 günü isimli araştırmanın sonuçlarını özel bir blogger etkinliği ile daha önce öğrenmiş olduğumdan mükerrer olarak dinlemeyi tercih etmedim. (Ayşe Arman’a rağmen 🙂 )
– Tercih ettiğim parelel oturum “E-Öğrenme Projelerini Başarıya Taşıyan Unsurlar” oldu.
– Anlık paylaşımlarımı Facebook Sayfamda ve Twitter hesabımda yaptım. Gözatmak için üstlerine tıklayabilirsiniz.
– Yazı içindeki tablolar (Tablo-1 ve Tablo-2) bana ait olup, şahsi görüşlerimi içermektedir.
Yorum Yapılmamış