Büyük ruh mu, küçük beyin mi ? – PERYÖN 2017

2-3 Kasım tarihlerinde PERYÖN İnsan Yönetimi kongresi gerçekleşti.

Kongrenin ilk gününe katılım sağladım zira ikinci günü başka bir programım nedeniyle iştirak edemedim.

5 yıldır aralıksız kendilerinin nazik davetleri ile kongreye katılım sağlıyorum.

Bu sene bir ilk ile, bir video yükledim youtube kanalıma kongrenin vlog’u 🙂

Gidemedim, katılamadım demeyin, videoyu izleyerek ik profesyonelleri neler dinliyor, gündem nedir, neler konuşuluyor izleyebilirsiniz. Kanalıma abone olmayı da atlamayın 🙂

Herkes kendine göre bir şeyler çıkarıyor bu tip etkinliklerden, zira herkesin kabı farklı, algısı farklı, meşrep ve mizacı farklı.

Dinleyenler insan kaynakları alanlarında çalışanlar olsa da, her katılımcı kendine göre bir şeyler alıyor aklına, not ediyor defterine…

Bana çokça sorulan bir sorudur; “İK alanında çalışmak istiyorum; kendimi geliştirmek için ne yapmalıyım?”

Daha çok okuyun, araştırın, kimsenin size bir şeyleri hazır tepside getirmesini beklemeyin zira yok öyle bir dünya 🙂 Meslek hayatıma başlarken ve şimdi de daima okudum, araştırdım, daha başka bir şeyler olmalı dedim, hep algılarımı, radarlarımı açık tutmaya çalıştım. Kongrelerde bunun için iyi bir zemin, iyi bir fırsat. Değerlendirebilen değerlendirsin.

Bu blog yazımda, dinlediğim konuşmalardan anektodlar yazmayacağım çünkü bu sene dediğim gibi, video blog olarak sizlerle paylaştım.

Liderlik her zamanki gibi odak konulardan biriydi. Herkes bunca yıldır bu konuyu konuşuyor ve konuşulmaya devam edecek.

Ama daima dediğim gibi, bu kişinin de içsel bir yolculuğu. Eğitimler, şunlar bunlar sadece bir enstrüman bu yolculukta. Psikoloji der ki; insan mizaç, karakter ve yetenekten oluşur. İnsan mizacıyla doğar bunu değiştirmesi zordur. Karakter ise aile, sosyal çevre ve eğitimle şekillenir. Yetenekler ise uygun zemin ve imkan olunca ya ortaya çıkar ya da ortaya çıkamadığında ise körelir. (Kaybolur demiyorum çünkü her insan istidatıyla gelir dünyaya)
Liderlik icin doğuştan sahip olunacak bazı özellikler gerekir. Buna kumaş uygunluğu da diyebiliriz.
Yıllar süresince alınan eğitimlerle sadece kişideki mevcut yetkinlikler geliştirilebilir. Öte yandan baskın mizaç ve kişilik özellikleri ise değiştirilemez. Fakat onlar da geliştirilebilir. Ancak uygun olmayan kumaş uygun hâle, olmayan yetenek var hâle getirilemez.
Öncelikle potansiyel anlaşılmalıdır.
Bunun icin oncelikle ölçme ve değerlendirme araçları kullanılabilir. İk açısından baktığımızda ise bu sonuçları da dogru ve objektif yorumlayabilecek güçlü beceriler gerekir.
Türkiye’de ik yoneticilerinin 2.ci gündem konusu “liderlik”.
Ancak kurum liderlik eğitimlerine yüzbinlerce lira harcarken içi boş, eğitimci degil ağzı laf yapan tüccar kimlik ve kopya içeriklere karşı uyanık olmalı. Ancak ne yazık ki iç yüzü bilinmeyen sözde liderlik eğitimleri para tuzağından öteye gitmez, kişiyi de ne master yapar ne yoda ne de guru 😉 Cem Yılmaz kulakların çınlasın;”Guru gürültü”

Konuşmacılardan Ozanser Uğurlu, iyi hissetmek bir seçim diyordu. Haklıydı evet bir seçim.

Ama gelmiş yaşım 40’a benden geçti diyen insanlarla dolu bir milletiz. Hatta 35’te olabilir. Malesef ki 🙁

Sıradanlıklar içine adeta kendini hapsetmiş, cildinin rengi kaçmış, kızkardeşlik vs derken birbirinin kuyusunu kazan, eğlenmeyi iki tek atmak sanan, bir konuma geldi mi kaşları kalkan, havası bin beşyüze çıkan insanlarla doluyuz. Sahteliklerde birbiriyle yarışan, suya sabuna dokunmamayı diplomasi sanan, özenti davranmaya özenen, moda olan bir şeyin, bir kimsenin peşinden koşan, popülere meraklı, sorsan “dürüstlük çok önemli” cevabını alacağın insanlarla doluyuz.

Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hz. Süleyman dervişi hemen çağırtır ve ona sorar:
Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?
Derviş kendini şöyle savunur: “Sultanım, kuşu avlamak istedim.Önce kaçmadı, yaklaştım yine kaçmadı.Teslim olacağını düşünüp atladım.Yakalayacağım esnada kanadı kırıldı”
Hz.Süleyman: “Bak, bu adam haklı, niye kaçmadın? O sinsice yaklaşmamış, hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kırıldı diye şikâyet ediyorsun”
Kuş kendini savunur : “Onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsa hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez dedim”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister. “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Ancak bu emre kuş itiraz eder: “Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hz. Süleyman; Kuş sebebini şöyle açıklar: “Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar.
Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkarın. Çıkarın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın!”
〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰〰 〰〰〰〰〰👀🕸

Yani eğer şekle, şemale gereğinden fazla bakarsak aldanırız. Hiçbir şey (kişi, durum, olay, kurum…vb) dışarıdan göründüğü gibi süt liman, şıkır şıkır, pırıl pırıl, pürüzsüz, harikulade, sorunsuz, güzel ya da yakışıklı degildir. Her ne kadar dışarıdan öyle gözüküyor olsa da.
Derviş elbiseli avcılara, güleryüzlü sinsilere, kuzu postundaki kurtlara, koyun postundaki çakallara, tavşan postundaki sırtlanlara, kaplumbağa postundaki yılanlara aldanmayalım.

Gerçek İK profesyonellerini tenzih ederim; ancak ik’da çalışan muhtelif ik işlerini yapan (yönetici de olabilir) çoğu kişiler okumuyorlar, araştırmıyorlar, bilmiyorlar. Blog okumayı geçtim, kitap dahi okunmuyor. Ancak sorsanız İK’da çalışıyor. Peki ne öğreniyor, kurum ona hangi eğitimi verirse onunla yetiniyor belki ya da bir kaç etkinliğe katılıyor, geliştim sanıyor. Ve okuyup araştırmadıkları için, kendi bilgelikleri için evvela kendileri için yatırım yapmadıkları için de  bazı şeyler yapılmıyor sanıyorlar. Çünkü herkes kendince yaşar bu dünyada ve yaşadığı kadar da iş yapar. Ne akar ne kokar kısacası…

Şermin Yaşar’da bir diğer beğendiğim konuşmacılardan biriydi. Çocuklar yaratıcı, yetişkinler değil dedi. O kadar tatlı, o kadar güzel anlattı ki…Konuşmasından beğendiğim cümleleri twitter hesabımdan okuyabilirsiniz.

Hani şu “yetenek” arama işi var ya; yetenek aşağı yetenek yukarı…

Yeteneği aramakta yetenek ister. Yeteneği aramak ve bulmak ise başlı başına bir yetenek işidir. Sıradan bir ik yönetimi ile olmaz malesef !

Amma velakin insanın kişiliği ve iş yapış tarzı farklı değildir.

İşi mesleği ne olursa olsun başarılı işler yapan, başarılı işler çıkaran insanlara, meslek erbaplarına bakın, mutlaka bir farklılıkları olan insanlardır. Hangi sıradanlıktan sıra dışı bir başarı veya sıra dışı bir iş çıkar ki düşünün ?

“Büyük ruhlar, sıklıkla küçük beyinlerin şiddetli itirazlarıyla karşılaşırlar” (A.Einstein) 

BÜYÜK RUH OLUN !

Birileri sizin yetenekli olup olmadığınıza, kurumlarına uygun olup olmadığınıza karar verirken, gidilen görüşmelerden eliniz boş dönerken, hayatta başarılar diyerek ruhtan duygudan yoksun yapmacık mailler okurken; karşınızdaki İK’cının işinde yetkin olup olmadığını düşünün. Yetkin ise, mutlaka anlarsınız. Yüzde yüz ! İnanın bana.

Her yıl olduğu gibi nazik davetleri için Peryön’e çok teşekkürler…

Not: Organizasyon her zamanki gibi maksimum titizlikle ve emekle yoğrulmuştu. Emeğe hakettiği değeri, takdiri ve saygıyı vermeden, ay öyle mi böyle mi diye eleştirmeden önce de, soralım bakalım daha iyisini yapabilir misiniz sevgili ik’cılar, ik severler…:)

*****

Videoyu ekliyorum.

2 Yorum Var
  • Özlem Helvacı
    Posted at 13:24h, 07 Kasım Cevapla

    Banu Hanım hem yazıya hem videoya bayıldım ne kadar güzel hazırlamışsınız. Ve de titizlikle. Emeğinize, aklınıza sağlık. Sevgilerimle

    • Banu Çakar
      Posted at 13:49h, 07 Kasım Cevapla

      Teşekkürler Özlem hanım. Bu önerdiğim fikrin demosu 🙂
      Gelecek sene kongrede, bence dediğim fikri yapalım 🙂
      sevgiler saygılar selamlar

Yorum Yaz