“Hayat seni yordu mu?” diye soranlara;

İnsan kadar kendine acımasız bir varlık daha yok. Bazen sonuç sevdası yüzünden, kendini, hayatını, yapabildiklerini, üstesinden gelebildiklerini bir tek insan denen varlık yok sayabiliyor. Nitekim doğada nankörlük yok, bu meziyet sadece insana ait.

Ulaşamadığımız sonuçlar olsa da, gidiş yolundan puan veriyor muydu hayat?

Bence veriyordu. Hatta arasıra farkedersek göz de kırpıyordu, yanağımızdan makas da alıyordu hayat…

Ben kendine zaman zaman hayli acımasız olabilen biri olarak, sonuca ulaşma sevdamı hayatımın bu döneminde daha çok değerlendirdim belki de gözüme daha çok battığından..

Yürüdüğüm yolları yok mu sayıyordum, bir şeyler olmayınca?

Yolda karşıma çıkanlara, yolumda direnme, savaşma, mücadele edebilme, ayakta kalabilmeyi yok mu sayıyordum; bunların hepsine kör mü oluyordum?

Ben geçtiğim, geride bıraktığım hiçbir yolumu unutmadım.

Beyaz yaka hayatımda, iş aradığım yılları, yaptığım sayısız görüşmeden eli boş döndüğüm günleri,

Hesabımı kılı kırk yararcasına yaptığım ama hiç parasız kalmadığım günlerimi,

Güvenmek, sevmek, paylaşmak isterken tek başına kaldığım zamanları,

Yarı yolda öylece kaldığımı ancak cepheyi hiç bırakmadığımı,

Ümitlerimin sınandığı, kimse görmeden döktüğüm gözyaşlarımı,

Bir akşam balkonda otururken, aniden gelen bir his ile attığım bir mail sayesinde, 1 ay içinde jet gibi yeni işime başladığımı; nasip denen şeyin varlığını,

Yoluma bin bir mayın döşenmiş olduğunu, entrikanın şahikasının, arkamdan itenin, ayağıma çelme takmak isteyenin çok olduğu bir ortamdan doğal seleksiyonla çıkarılıp alındığımı,

Endişelerimle ve kafamdaki sayısız sesle, “şimdi ne olacak” diyerek korkularımla uyuduğum geceleri ve her gün yeni bir umut olarak uyandığım sabahları,

Bir sabah uyandığımda girişeceğim iş fikrini bulduğumu,

Kendimi bildim bileli hep bir şeyler için gayret ettiğimi, hep üretmeye çalıştığımı,

Övenin az, yerenin çok olduğunu lakin kendi bildiğimi okuduğumu, çok boş beleş vaad, lakırdı duyduğumu; genellikle söylediğimi yaptığımı, yaptığımı söylediğimi,

Gemimin açık denizde bir çok kez kasırgaya yakalandığını ancak Allah’ın izniyle bir şekilde limana ulaşabildiğimi unutmadım. Unutmam mümkün değil.

Bunca yolu (-ki yazdıklarımdan çok çok daha fazlası var-), istediklerimden bazıları olmadı diye yok mu saymalıyım? Yok mu saymalıyız yürüdüğümüz yolları? Hayır.

Hayatta tesadüf diye bir şey yoktur. Bütünü göremeyen insan gelir bir parçaya takılır kalır. Yoluna sahip çıkmalı insan. Gidiş yolunda eğri büğrü, yamuk yumuk, çürük çarık olmuş, ama bir şekilde sonuca ulaşmışsın, önemli mi?!

Öte yandan yolunda korkmamış, kaçmamış, yarısından dönmemiş, cepheyi terketmemiş, sevdiceğinle elele, ruhunu tüm varlığınla ortaya koymuşsun da, sonuca varamamışsın?

Gerçekten mi? Bir düşün.

Zaman dediğin nedir ki; dürülüverir. Mekan dediğin nedir ki; ulaşılıverir.
Hâl dediğin nedir ki; değişiverir. Keder dediğin nedir ki; bitiverir.
Yol dediğin nedir ki; yürünüverir. Hayal dediğin nedir ki; gerçek oluverir. Yeter ki; gönlümüze bir şey olmasın.

“Hayat seni yordu mu?” diye soranlara;
“Ben onu yorduysam kusura bakmasın” diyorum☺️

Banu Çakar
banu@banucakar.com
Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz