Hepimiz iş hayatında/kariyerimizde başarılı olmayı hedefleriz, değil mi? Ancak bazen farkında bile olmadan kendimizi sabote eden düşünce kalıplarının ve davranışların içinde buluruz. Peki, bunları tanıyor ve biliyor muyuz?
Bu yazımda iş dünyasında sıkça karşılaştığımız ve başarıya giden yolda önümüze engeller koyan, bizi durduran ya da geriye çeken adeta gizli tuzaklar olan 8 sendromdan bahsedeceğim. İş hayatında başarıyı olumsuz etkileyen bu anlatacağım sendromlar, cinsiyetten bağımsız olarak herkesin başına gelebiliyor ve kendimize güvenimizi sarsıp potansiyelimizi ortaya koymamızı zorlaştırabiliyor. Hadi gelin şimdi iş hayatında farkında bile olmadan yaşadığımız bu sendromları birlikte keşfedelim.
1. Imposter Sendromu
Hepimizin adını sıkça duyduğu bir sendromla başlayalım: Imposter Sendromu.
Bu sendromu yaşayan insanlar, bulundukları pozisyona ya da başarılarına layık olmadıklarını düşünüyor. Bir nevi “burada olmamam lazım, başardığım her şey tesadüf” gibi hissetmek. İçten içe “her an birisi çıkıp, seni bu iş için yetersiz bulacak” diye beklemek…
Bunun altında genellikle özgüven eksikliği ve mükemmeliyetçilik yatar. Kendini sürekli başkalarıyla kıyaslamak, başkalarının başarılarını daha değerli görmek de bu sendromu tetikleyebilir. Ve en önemlisi: Bu hisse kapılan insanlar genelde başarılı kişilerdir! Başarılarının tesadüf değil, emeklerinin sonucu olduğunu kabul etmek bu sendromla başa çıkmanın ilk adımıdır. Unutma, başarı bir süreçtir, anlık bir sonuç değil.
2. Concorde Sendromu
Bu, biraz daha az bilinen ama oldukça önemli bir sendrom: Concorde Sendromu.
Adını, 1970’lerde kullanılan süpersonik uçak Concorde’dan alıyor. Bu uçak, İngiltere ve Fransa’nın ortaklığı ile yapılmıştı ve hızla kıtalararası uçuşlar yapabilecek kapasiteye sahipti. Ancak, uçak operasyonel olarak birçok zorlukla karşılaştı ve ekonomik anlamda büyük bir zarar etti. Buna rağmen, projeye yapılan devasa yatırımlar ve harcanan emek nedeniyle, karar alıcılar bu projeden vazgeçmekte zorlandılar.
Bu sendrom, bir şeye çok fazla yatırım yaptıktan sonra ondan vazgeçmekten zorlanma eğiliminden gelir. Bir işe, projeye ya da duruma çok fazla zaman, para veya enerji yatırdıktan sonra, bu yatırıma rağmen başarısız olunduğunu kabul edememe durumunu ifade eder.
Yani “Bu kadar zaman ve para harcadım, şimdi geri dönmem olmaz” düşüncesi. İş hayatında da sıkça görülür. Örneğin, çok fazla zaman ve enerji harcadığın bir projede ya da girişimde başarısızlığı kabul edemeyip devam etmeye çalışmak. Halbuki bazen en akıllıca hareket, bırakıp başka bir yola yönelmektir. Bu sendromu yaşayan insanlar genellikle “kaybeden” gibi görünmekten korkar. Ancak, bırakmak bazen bir strateji meselesidir. Neyin daha verimli olduğunu fark edip yön değiştirmek seni daha güçlü yapar. Seth Godin’de Dip isimli kitabından benzer bir durumdan bahseder. Çünkü bazen bırakmak gerekir.
Concorde sendromundan sonra Aptal Puma Sendromu’ndan bahsetmek uygun olur.
3. Aptal Puma Sendromu
Bu sendrom, adını pumanın bir özelliğinden alır. Puma, avını gözüne kestirdiğinde çok hızlı hareket eder, ancak çoğu zaman doğru bir strateji uygulamadan hareket ettiği için avını kaçırır. Yani bütün enerjisini ve hızını, plansız bir hamleyle harcayabilir. Bu sendrom, iş hayatında da aynı şekilde stratejisiz hareket eden insanları temsil eder. Hızlı ve atik davranmak, fırsatları yakalamak için elbette önemlidir, fakat plansız ve düşünmeden yapılan hamleler başarısızlıkla sonuçlanabilir. Kişi çok fazla enerji ve zaman harcasa bile, sonunda hedefi kaçırmış olabilir. Yani ata et, aslana ot verilmez. Neye, nasıl ve ne kadar emek vereceğini, enerji harcayacağını bilmek (bunu öngörebilmek) gerekiyor.
Birde Aptal Sendromu var onu da ekleyeyim; bu sendromu yaşayan insanlar da, genellikle “ne desem yanlış olacak” ya da “yanlış bir şey yaparsam herkes bana gülecek, dalga geçecek” gibi düşüncelerle kendilerini kısıtlarlar. Aslında oldukça bilgili ve yetkin olmalarına rağmen kendilerini yeterince zeki veya başarılı hissetmezler. Halbuki dışarıdan bakıldığında bu insanlar gayet yeterli ve yeteneklidir, sadece içsel korkularının ve yanlış düşünce kalıplarının kurbanıdırlar. Bir nevi “kendi kendine çelme takma” durumu. Bu sendromun üstesinden gelmenin en iyi yollarından biri, kendi başarılarını fark etmeye ve küçük de olsa her adımını kutlamaya başlamaktır.
4. Bir diğer ilginç sendrom ise Ördek Sendromu
Bu sendrom, aslında sosyal medyanın da etkisiyle günümüzde çok yaygın hale geldi. Bir ördeği su üzerinde süzülürken gördüğünüzde, her şey çok sakin ve kolay gözükür. Fakat suyun altında, ördeğin bacakları sürekli çalışır, deli gibi kürek çeker! İşte bu, aslında hepimizin bazen yaşadığı bir durum: Dışarıdan her şey mükemmel ve rahat gözükür, ama içeride stres, kaygı, hatta panik hakimdir. Bu sendrom iş hayatında da çok yaygındır. Başarılı, sorunsuz görünen bir projede arka planda ciddi emek ve stres vardır. Fakat sürekli güçlü görünme çabası, zihinsel ve fiziksel tükenmeye yol açabilir. Gerçekçi olmak, yardım istemek ve zorlukları paylaşmak bu sendromla başa çıkmada önemli adımlardır.
5. Süper Kahraman Sendromu
Bu sendromu yaşayan insanlar, her şeyi kendi başlarına yapabileceklerine inanırlar. Yardım almak istemezler ve sürekli aşırı çalışırlar. “En iyisi ben yaparım”, “yardım istersem yetersiz görünürüm” gibi düşüncelerle hareket ederler. Ne yazık ki bu, uzun vadede tükenmişliğe neden olur. Kimse her şeyi tek başına yapamaz ve yapmamalıdır da. Başarının ekip işi olduğunu anlamak ve gerektiğinde yardım istemekten çekinmemek çok önemli.
6. Bir diğer yaygın sendrom da Devekuşu Sendromu
Bu sendrom, devekuşu adından da anlaşılacağı gibi bir problemle yüzleşmek yerine kafamızı kuma gömmekle ilgili yani işler kötüye gittiğinde veya bir problem ortaya çıktığında, durumu görmezden gelmek insanan daha kolay gelebilir. “Belki zamanla düzelir” veya “bu problem zaten geçer” diye düşünürüz. Halbuki bazen bir soruna hızlıca müdahale etmek, gelecekteki büyük krizleri önleyebilir. Zorluklarla yüzleşmek, ertelemekten çok daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir stratejidir.
7. Hedonist Koşu Bandı Sendromu
Bu sendromda, hedeflerimize ulaştıkça daha fazla ve daha fazlasını isteme eğiliminde oluruz. Yeni bir hedefe ulaştığımızda kısa süreli bir mutluluk yaşarız, ama hemen yeni bir hedef belirleyip ona ulaşma hırsına kapılırız. Sonuç olarak hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olmayız ve sürekli bir şeylerin peşinden koşarız. Bu durum, başarıların keyfini çıkaramamaya ve sürekli bir eksiklik hissine yol açabilir. Hayatta dengeyi bulmak ve anın tadını çıkarmak, bu sendromun panzehiri olabilir.
8. Ve son olarak bahsetmek istediğim sendrom: Dunning-Kruger Sendromu
Bu sendrom, aslında yeterince bilgiye sahip olmayan kişilerin kendilerini aşırı derecede yetkin görmesiyle ilgili. Yani, bir konuda ne kadar az bilgi sahibi olduğunuzu fark etmeden kendinizi o konuda uzman sanmanız. Bu, iş hayatında insanları yanlış kararlar almaya ve aşırı özgüvenle hatalar yapmaya sürükleyebilir. Her zaman öğrenmeye açık olmak ve alçakgönüllü kalmak, bu sendromla başa çıkmanın en iyi yollarından biridir.
Konuyla ilgili YouTube videomu izlemek için buraya tıklayın.
Konuyla ilgili Podcasti dinlemek için buraya tıklayın.
Yorum Yapılmamış