31.Ağustos.2014 – Bir doğumgünü yazısı daha yazmak kısmet oldu 🙂
Her doğumgünümde farklı duygular geçer içimden 🙂 Dünyadaki bilmem kaçıncı yılım diye içimden geçiririm. Seviyor muyum doğumgünlerini, orası hala tartışmalı?! Bir doğumgününe kadar sağlıkla varış ise konumuz, evet doğumgünü kutlanabilir bir şey. Öte taraftan insanlar yaşadıkları yılları biriktiriyorlar. Bu yıllar birikirken, yuppi yaşasın diyerek mumları üflüyorlar, kutluyorlar 🙂
İnsan kendisine biçili ömründe yıllarını geçirirken, eskiden tam olarak bakamadığı, bakamadığı için göremediği, göremediği için de anlayamadığı şeyler olduğunu keşfediyor. Hayat o kadar güzel bir öğretmen ki, sınırlarda dolaştırsa da seni, nasibin eğer görebilmek ise, anlatıyor sana yaşanan her şeyin kalbini…Öğretiyor her şeyin nedeni…
Çünkü yaşananların kalbini anlamak gerek.
Çünkü yaşananların kalbini anlayınca, ne yaşadığını anlayabiliyorsun.
Otuzdört yıldır yürüdüğüm bu yollarda belki çok şey öğrendim, belki hiçbir şey öğrenemedim. Keza neyi ne kadar öğrendiğimi söylemenin benim elimde olup olmadığından emin değilim. Hayatın bize öğretmek istediklerini, anlatmak istediklerini anlayana kadar herkesin zamanı kendinde saklı. Benim de öyle. Velhasılı her insanın imtihanı farklı bu dünyada!
İnsanın vazifesi nereye döneceğini unutmadan yaşamak.
Senin olan ne var ki?
Bir an bakarsın, her şeyin var.
Bir an bakarsın, hiçbir şeyin yok.
Bu nedenle sahip olduklarımda benim değil, henüz sahip olacak olduklarım da benim olmayacak. Bu öğrendiklerim arasında. Her şeyin bir anda, varolduğu halden bambaşka bir hale dönebileceği de öğrendiklerim arasında, yaşanan her şeyin mutlak bir nedeni olduğu, samimi bir kalbin hissettiği ne varsa hepsinin doğru olduğu, temiz kalplerin her daim korunduğu ve duaların her zaman en güçlü zırh olduğu da öğrendiklerim arasında…
Ne zaman ki anlıyorsun, o zaman hayatın trafik ışıklarında yeşil yanıyor ve sen geçiyorsun.
Şunu çok iyi biliyorum ki, kainatı beşerin hiçbir zaman tam anlamıyla idrak edemeyeceği düzende döndüren Rabbim seni görüyor, duyuyor ve dinliyor. Sen istersen, gayret edersen seni hiç yalnız bırakmıyor.
İnsan, pastasının mumlarını üflediğinde büyümez.
İnsan, yüreğinin içinde acı çektiğinde büyür.
İnsan, doğrularını yalnışlarını anladığında büyür.
İnsan, kendi çapını idrak ettikçe büyür.
İnsan, gözyaşları tenini yaktığında büyür.
İnsan, yaşam okulundaki derslerini geçebildiğinde büyür.
İnsan, yüreğini samimiyet ve duayla tanıştırdığı zaman büyür.
İnsan, dilindeki bıçakları bilediğinde büyür.
İnsan, kazandığında değil kaybettiğinde büyür.
İnsan, herkes tarafından aynı şekilde sevilmediğini anladığında büyür.
İnsan, aşık olduğunda büyür.
İnsan, diğer hayatları fark edebildiğinde büyür.
İnsan, hayatını onu seven bir hayatla birleştirdiğinde ve onunla beraber yürüdüğünde büyür.
İnsan, vicdanının sesini dinlediğinde büyür.
İnsan, sakinleştiğinde, dinginleştiğinde büyür.
İnsan, uyandığında büyür.
İnsan, nereye koştuğunu ve koşusunun nerede biteceğini fark ettikçe büyür.
İnsan ne zaman ki, daha çok hissetmek daha az konuşmak ister. İşte insan o zaman büyür.
Yoksa pastasındaki mumları üflediği için değil…!
Nice sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşların olsun Banucuk…
Sen bir tanesin. İyi ki doğdun 🙂
Banu Çakar
Yorum Yapılmamış