Beyler lütfen biraz daha “dikkat”, biraz daha “özen”…

Bu yazım beylere…

Bir zamandır etrafımda çok daha farkında olarak gözlem yapıyorum, bu yazının içinden çıkanlar gerek kendi diyaloglarım ve gözlemlerim gerekse etrafımda şahit olduğum tüm ilişki ve diyaloglardan çıkardığım sonuçlarda birikenler. Artık tespit-i vaka-ı hallere lisan-ı münasipim ile bir nokta koymak istedim.

Beyler lütfen biraz daha “dikkat”, nerden esti şimdi diyeceksiniz, şöyle açıklamaya çalışayım;

Sayın ve çok sevgili beyler; 

Sizleri seviyoruz ama hem özel hem iş  hayatınızda biraz daha “dikkat” lütfen, biraz daha “özen” mümkünse…

Şöyle ki,  erkekler genel olarak etraflarına karşı veya bazen ilişkilerine karşı,  daha “gevşek” veya genel tabir ile “rahat” olabiliyorlar.  Bu haller kendilerine aşırı güvenden mi kaynaklanır bilinmez ama ben gevşek ve rahat kelimelerini etraflarına dikkatsiz ve özensizlik manasında kullanıyorum. Kaldı ki, “Rahat” olmakla “umursamaz/ilgisiz” olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. 

Hayatlarındaki kadınlara nazaran, bu kadınlar aileleri, eşleri, sevgilileri, kız arkadaşları veya iş arkadaşları…vs. olabilir, bahsedeceğim bu noktalarda erkekler daha dikkatsiz olabiliyorlar. Bu da onları hayatta çok önemli yer tutan bu küçük ayrıntılar konusunda başarısız yapabiliyor. 

Biraz daha “özen” birçok şeyi çözer. Aynı zamanda  kadınların anlaşılmayan varlıklar olduğunu düşünmelerinde aslında kendilerinin dikkatsizlikleri büyük rol oynayabiliyor. 

Gerçek bir kadın “seçen”dir, “seçilen” değildir. 

Karşılarındaki kadının nasıl biri olduğu veya bir ilişki devam ederken nelerden hoşlandığını, neleri sevdiğini, neleri sevmediğini veya onun hayatındaki çok küçük görünen bir ayrıntıyı yakalayan erkeğin kadınlarla ilişkilerinde inanılmaz sıçramalar olacaktır. Bunu kadının gözünde gördüğü o parıltı da doğrulayacaktır. İnsanın/Kadının hep kendini açık açık anlatması gerekmemeli, erkek yeri geldiğinde bunu kendi zekası ve duyarlılığı ile anlayabilmeli. Herakleitos’un dediği gibi; “Kendinizi başkasına anlatmayın. Sizi sevenin buna ihtiyacı yoktur. Sevmeyen de inanmayacaktır zaten. Onun hayatında bir seçeneksen, onun senin bir önceliğin olmasına izin verme. İlişkiler en iyi dengeli olduğunda yürür.”

Hayat bir denge meselesidir.

Bunu tıpkı erkeğin, kadının önünde yürüyerek karanlık bir yolda fener tutmasına benzetebiliriz. Tuttuğu ışık yolun tamamını aydınlatmayabilir ama kadının yürüdüğü yolu aydınlatabilecektir. Kadınlar önsezileri ile hareket eder. İstisnalar kaideyi bozmaz tabii ki, çünkü her cinsin istisnaları vardır. Kadınların duyarlılıkları ve hassasiyetleri erkeklere oranla daha güçlüdür. Bu ister istemez hoşlandıkları veya sevdikleri erkekten (bahsettiğim bu erkek aynı zamanda ailesindeki erkeklerde olabilir. Babası, kardeşi, abisi…vs.) daha fazla “dikkat” ve haklarında “daha fazla özen” beklemeleri gerçeğini doğurur haklı olarak. Ki bu kötü ve olumsuz bir şey değildir. Gayet normaldir.

Beyler, hayatınızdaki bir kadın (sevgiliniz veya eşiniz, anneniz/kızkardeşiniz ve hatta arkadaşınız) sizden daha fazla “dikkat” ve “ilgi” beklediğini veya istediğini söyleşmişse gözardı etmeyin, özellikle o kadın sizin için gerçekten önemli ise ! Sonra ne oldu da böyle oldu demeyin!

Çünkü kadınların hareketlerinde hiçbir şey ansızın değildir. Mutlaka bir hazırlık süreci hatta öncesinde mutlak bir uyarı ve sinyal süreci vardır. Ama o uyarı ve sinyal süreci siz beyler tarafından büyük ihtimalle dikkatsizlikle veya kendine aşırı güvenle veya yoğunluktan(!) bir şekilde gözardı edilip, kayda değer alınmamıştır. Lütfen bu ayrıntıyı gözden kaçırmayın sonra şaşakalıp ansızın hayatınızdaki değerli bir kadını kaybettiğinizde apışıp kalmayın, üzülmeyin.

 

Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz