Çabuk vazgeçilen hiçbir şey gerçek değildir!

Hayatınızdaki herhangi bir insandan veya herhangi bir şeyden ne kadar çabuk vazgeçebiliyorsanız, onu ne kadar çabuk bırakabiliyorsanız bu o şeyin sizin için önemsiz olduğunu veya yeterince önemli olmadığını gösterir.

Eğer yanınızdaki insanı kolayca bırakmaya meyilli iseniz, bu onunla yaşadığınız hiçbir şeyin gerçek olmadığının evvela kendinize bir ispatıdır.

İnsan sevdiğini kolay bırakmaz, insan yürekten bağlı olduğu hiçbir şeyi kolay bırakmaz, bırakamaz. Buna hayatınızdaki her ayrıntı dahil…

Kalbinizin “sevme” yeteneği kendi içinde saklı. Sınırları ise bir bilinmez.

Kim o kadar sınırda dolaştığını iddia edebilir ki?

Edemez çünkü o sınırları bilen yok! Edemez çünkü o sınırları gören yok! Edemez çünkü her kalp sözde kendi sınırını alemin sınırı sanır. Onun içindir ki, her kalp kendi çapı kadar sever.

Sevme yeteneğiniz üzerine düşünün.

Sevmeye, değer vermeye ne kadar yetenekli bir kalbiniz var?

Başka bir kalbe saygı duymaya, onu önemsemeye ne kadar yetenekli bir kalbiniz var? Başka organlarınızdaki yetenekle bunu karıştırmayın!

Sezen Aksu’nun bu durumu çok güzel anlattığını düşündüğüm bir şarkısı var. Şöyle diyor : “Ölürüm yoluna, ölürüm de, yine boğun eğmem. Yakarım dünyayı uğruna ama sana eğilmem. Öyle sınırsız öyle derin öyle çok severim ki korkarsın. Kuruyup çöle dönsem de, pare pare olsam da yenilmem.”

Sizden çabuk vazgeçen kim veya ne var ise, yeteri kadar sevilmediğinizi ve değer görmediğinizi anlayın. Sevdiğinizde değer verirsiniz. Değer verdiğinizde saygı duyarsınız. Saygı duyduğunuzda baskı kurmaz veya herhangi bir şeyi dikte etmezsiniz.

Sevdiklerinizi kendi istekleriniz hakkında bir şeylere zorluyorsanız; bu ya kendinize ya da onlara yalan söylediğiniz anlamına gelir. Şunu şunu yapmazsan giderim, bunu bunu yapmazsan biter, şunu istiyorum, bunu istiyorum gibi örnekler…

Şu anda düşünün:

Size en son kim, ne için bu tür bir baskı yaptı?

Sizi en son kim, ne için gitmekle, bir şeyleri bitirmekle, sizden vazgeçmekle tehtid etti?

Sizden gitmeye gönüllü olanlar gidebilirler. Sizden vazgeçmeye gönüllü olanlar vazgeçebilirler. Sizden ayrılmaya gönüllü olanlar ayrılabilirler. Böylesine gönüllü olanları tutmaya gerek var mı?

“Varlıkları size bir şey kazandırmayanların, yoklukları da bir şey kaybettirmez” (Tolstoy)

Sevgi için, aşk için bir şeyleri şart koşmak, bencillikle sadece kendini düşünmek evvela hayata sonra kalbinize karşı yaptığınız bir saygısızlıktır.

Kendi istekleriniz veya arzularınız olması çok normal ancak hayatınızdaki hiçbir kimseye (bu eşiniz, dostunuz, sevgiliniz, arkadaşınız dahil) baskı yapmanız ve kendi istekleriniz konusunda ısrar etmeniz anlamını taşımaz/taşımamalı.

Ne zamanki karşınızdaki insanı yürekten anlama ihtiyacı duyar veya bu olgunluğa erersiniz o zaman kalbinizde bambaşka bir pencere açılır ve şart koşup, baskı yaptığınız zamanlarınızın boşluğunu anlarsınız. Gereksizliğini görürsünüz. (Farkedebilirseniz tabi:)

Çünkü gerçekten değer (!) verdiğiniz, gerçekten önemsediğiniz(!) hiçbir şeyden vazgeçmek için bu kadar gönüllü olmazsınız!

Ha gerçekler değil de sözdeler sizi idare ediyorsa orasını bilemeyiz!!…

 

Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz