“Ciddi görünmek için takım elbiseye ihtiyacınız yok!” – Dijital İK Konferansı İzlenimleri…

28 Kasım 2013 Perşembe günü, Dijital İK Konferansı’nı izlemek için Salt Galata’daydım. Mekanın bu sene Salt Galata olarak seçilmiş olması bence çok başarılıydı. Salt Galata’yı çok seviyorum. Atmosferi, sadeliği, kalitesi ile kesinlikle ayrışıyor. Benim Salt Galata ile tanışmam 2011 yılına dayanıyor 🙂 İtalya’da (European School of Economics) 40 öğrenci olarak burslu olarak eğitimini aldığımız “Visionary Leadership” programından sonra, oradaki arkadaşlarımla, TR’ye döndükten sonra “Visionary Talks” toplantılarını (beyin fırtınaları demek sanırım daha doğru :)) orada gerçekleştiriyorduk, toplu çalışmalarımızın hepsi Salt Galata’nın müthiş ilham veren ortamında gerçekleşiyordu. Onun için Salt Galata, konferans öncesinde de çok beğendiğim ve sevdiğim mekanlar arasındaydı.

Konferans’ın başlayacağı saat olan tam 9’da oradaydım. Konferans -2. kattaydı ve fuaye alanı biraz dardı. İkramlar fena değildi. Girişteki organizasyon daha iyi yapılabilirdi. (Yaka kartları almakta sıkıntı çıktı, girişte olan görevliler bir çok kişinin kartını bulamadılar, bir karışıklık, bir sıra oldu…vs.) Yaklaşık 250 civarı katılımcı için bu durum daha iyi organize edilebilir ve tam zamanında alfabetik sıra ile daha önceden hazırlanmış olabilirdi. Öğlen yemeği son derece güzel bir İstanbul manzarasındaydı ancak oturacak yerlerin sınırlı olması (-ki ben oturanlar arasındaydım, eser miktarda sandalyeden birini kaparak :)-) ayakta kalan katılımcıların serzenişte bulunmasına neden oldu 🙂 Gelecek seneye bunu da çözeceklerine eminim 🙂

Konferans biraz gecikmeli başladı. Sn.Fatoş Karahasan’nın açılış konuşmasına ait videoyu,  Youtube kanalımdan buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Konuşmasını etkileyici buldum. Kadınların iş dünyasında, hayatta varoluşlarını ve esasen kadınlardan ne çok şey beklendiğini yer yer mizahi olarakta anlattı.

Konferansın teması “Çeşitliliği Yönetmek”. Neden bu tema üzerinde şekillendiklerini izah etti. Dünya’nın ve hayatımızın her alanının müthiş bir çeşitliliğe doğru gittiği bu nedenle şimdinin ve geleceğin en başarılı ve verimli iş ortamlarının çeşitlilik ve farklılıkları yönetebilen kuruluşlardan ve liderlerden oluşacağını aktardı.

Konferansta, bir çok değerli ve sayılı kurumun İK vizyonerlerini dinledik. Kimleri dinlediğimize göz atmak için tıklayın.Dikkatimi çeken şeylerin başında, sunumların son derece profesyonel olması geldi. Sunum modernitesini ve akışı çok beğendim. Ancak yer yer elbette panelistler kendi şirketlerinin reklamını 🙂 yaptılar doğal ve haklı olarak….Bu tip ortamların bir buluşma, fikir alışverişi ve tanıtım olduğu da düşünülecek olursa benchmark yapmak için ideal sayılabilir. Amma velakin kanımca en önemli şey “ilham” verebilmek ve “ilham” alabilmek…

Yazıyı bölmedim çünkü okuyucularımızın bildiği üzere, zirve/konferans yazılarını fazla dağılmamak ve tam takip sağlanabilmesi için bilinçli şekilde parçalara ayırmayı tercih etmiyorum 🙂

Aldığım bazı notlar şöyle;

İK’da Yeni Rota : Kurumsal Çeşitlilik ve Dahiliyet başlıklı sunumlarını yapan Gizem Keçeci (Vodafone TR – Kurumsal İlişk. Ve İletişim Direktörü) , Bülent Bayram (Vodafone TR – Yetenek Geliştirme Direktörü),samimiyetleri ile beni etkilediler. Kendi şirketleri ve muhtelif uygulamalarını anlatmalarının yanı sıra bence en önemli nokta, özellikle Gizem Keçeci’nin mesleğini severek yapan ve yaptığı için heyecan duyduğu belli olan, son derece içten, güleryüzlü ve kalpten olmasıydı. Anlattıklarının yanı sıra bu güzel enerjisi beni daha çok mutlu etti bir dinleyen olarak…

Gizem Keçeci ayrıca, günün ikinci yarısındaki “Engelleri aşmak” başlıklı oturumda da Sabancı Vakfı’ndan Rana Kotan ve LC Waikiki’den Hülya Gülenay Bor ile birlikte yer aldı. Bu üç firma, engellilerle ilgili yaptıkları çalışmaları, projeleri aktardılar. Bu konuya değinmenin bir nevi bizim LiderlİK Ruhu olarakta sosyal sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum ve ayrıca dikkatinizi çekmek için bir vesile olmayı diliyorum. Şu an bir engelli olmayabilirsiniz ama bu hayatınızın herhangi bir anında olmayacağınızı göstermez. Herkes içten motivasyonunu bu cümleden almalı!…

Yemek arasında, Düşler Akademisi’ndeki engelli arkadaşlarımızın bizzat güleryüzleri ile dağıttıkları kalp şeklinde kurabiyeler aldık. Bir kurabiye almak nedir ki değil mi, hiçbir şey…Ama elimizden gelen daha büyük destek binlerce kişinin okuduğu bu siteden Düşler Akademisi ve tüm engelliler için projeler üreten kurumlara sosyal medya desteği verebilmek ve duyarlılığı daha da artırabilmek…Youtube kanalımızda oynatma listeleri “Kendini Vareden Liderlik” kategorimizde videoları bulabilirsiniz. Ricamız, ltf izleyin hatta bol bol paylaşın…

Erhan Baş – Bilim İlaç Genel Müdürü, bir ik’cı olarak değil, bir genel müdür olarak insan kaynaklarını ve bakış açılarını aktardı. Bir kurum yeniliklere göre şekillendirilmelidir dedi. İçten terfilere son derece önem verdiklerini (ki bu oran erkeklerde %96,43, kadınlarda %96) yetenekleri işe alıp onları geliştirmenin de çok önemli olduğunu çünkü her şeyin tamam olarak kendilerine hazır gelmesini beklemediklerini aktardı. Bir genel müdürün ik uygulamalarını böylesine benimsemiş olarak ve büyük bir destekle anlatması ayrıca güzeldi. Şu anekdotu not almışım: “Bir gün bir görüşmeden adaya sordum, amacın ne, ne yapmak/ne olmak istiyorsun diye? Bana mutlu olmak istiyorum dedi! Çünkü yeni nesil böyle 🙂

Nilsen Altınbaş – TEB İK Gn. Müdür Yard. : Dijital dünyada yakın temas başlıklı sunumunda, günümüzde konsantrasyon sürelerinin kısaldığından, empati yapmayı ve dokunmayı kaybettiğimizden bahsetti.  Artık konuştum deyince mailleşmenin, chatleşmenin anlaşıldığı bir devirde olduğumuzu fakat kendisinin ekip arkadaşlarına, “Bana mail atmayın, bana ses verin, önemli bir şey söyleyecekseniz arayın” dediğini aktardı 🙂

***** Bana göre de hem dijital dünyadan kusur kalmayalım, hayat dijitalde deniyor, tonla eğitim alınıyor, güncel gelişmeler, yeni teknolojiler takip ediliyor…vs., gelişmelerin ve teknolojinin dışında kalmak ayıplanıyor veya tercih edilmiyor ama gelin görün ki öte yandan, herkes mailleşiyor, kafasını tel.den kaldırmıyor, sonra kimse kimsenin suratına bakmıyor deniliyor ? Hem ağlarım hem giderim misali 🙂 Eminim, yüzyüze bakan, mailleşme yerine arayan, sosyal medyayı etkin kullanmayanlar olsaydı (ki mutlaka varlar) onlara da çok çağın gerisinde, bir şey de bilmiyor deniliyordur! Yanılıyor muyum? Yani serzenişte bulunduğumuzu evvela yadırgamayacağımızdan emin olmayız kanımca…

Fulya Arköse – SAP TR, İK Çözüm Yöneticisi : Yeni neslin farkı, inovasyon başlıklı sunumunda, dünya Y kuşağı için(1977-1997) tartışadursun, yeni kuşak 2020 Kuşağı olacak ve bizim onlar için tahminlerimiz ne olacak? dedi 🙂

**** Y kuşağı, Gen Y, Cen Vay….vs., bu konu yavaş yavaş kabak tadı vermeye başladıJ Şu an y kuşağı olan bizler gümbür gümbür iş dünyasındayız 🙂 2030’da liderlik başlıklı yazımda da belirtmiştim, şu anda yavaş yavaş yöneticilik pozisyonlarına gelen ve/veya gelmekte olan bizler, iş dünyasının dinamiklerini 5-10 sene içinde büyük ölçüde değiştirmiş olacağız. Bu zaman zarfında şu an 15’lerinde olan 2020 Kuşak yani kristal çocuklar, 25 lerine gelip ünv.den mezun olmaya ve iş hayatına girmeye başlayacaklar. Bir 20 sene sonra ise belki her şey çok ama çok farklı olacak. Nasıl 80’leri, 2000’lerde yaşamıyorsak, 2030’larda da şimdiki dinamikleri yaşamayacağız 🙂 Onun için bu cen vay konusu ufaktan ufaktan değişmeli. Zaten sanırım bizler kendimizi merak ettiğimiz için değil, bizler X kuşağına tanıtıldığımız için bu kadar bitmek tükenmek bilmez oldu bu mevzu…:)

Ümit Levent Erol ve Mert Kıvanç Paker (Tevitöl/Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi son sınıf öğrencileri) : Sunumlarına bayıldığım, lise sonları böyle görünce vallahi çok duygulandığım, yürekten tebrik ettiğim gençler onlarJ Harikasınız, gerçeksiniz, genius’sınız. Gurur duydum. Ve evet dediklerinizin hepsi doğru, ve evet ciddi olmak için takım elbiseye ihtiyaç yok! ve evet LIP’ler çoğalacak. 21.yy iş ve insan yönetimi trendstilleri yeni medya ile şekillenecek. Bundan 10 sene sonra sizlerle beraber çalışıyor olacağız. Y kuşağı, Z kuşağı ile bir araya gelecek. Valla hiçte fena olmayacak bence 🙂 Hadi çabuk gelin…

Seda Kayrak Kızıltan – DOL İK Grup Başkanı : Sunumu tek kelimeyle çok iyiydi. Y kuşağını çok iyi anlattıJErken yaşta orta yaş krizine giriyorlar dediJ Eğer oyunun içindelerse mutlulular mutlaka oyuna katılmalılar, onları provake etmek gerek dedi. Bir süre sonra X’lerin geleceği, Y’lerin elinde olacak dedi 🙂 (Bkz. yukarıda tüm dediklerim :))

Ebru Pilav – Deloitte Türkiye İK Direktörü : Kapsayıcı Liderlikten bahsettiği sunumda en dikkatimi çeken detay, salona selam vermeden konuşmasına başlaması oldu! Kapsayıcı liderlik düşüncelerden başlar, kapsayıcı lider toleranslı ve hoşgörülüdür…vs. şeklinde girişgah yaptığı  sunumunda, LR’nin son hafta yazılarından “Ben inovatifim ama şirketim değil”e kaynak teşkil eden araştırmanın istatistiklerini (sayılar, rakamlar, bilumum yüzdelikleri) paylaştı 🙂

**** Ebru hn.ın aktardığı kapsayıcı liderlik tanımı, Şubat 2014’te çıkacak olan, Türkiye’de ilk defa Ruhsal Zeka(SQ) ile Liderliği bir araya getirdiğim “Ruh’unla Düşün!” isimli kitabımda, incelediğim konunun küçük bir parçasıdır. Kapsayıcı lider diye tarifledikleri bu olgu ile aslında anlatılmaya çalışılan, zeka türlerinin en kapsayıcısı olan ve dünya literatüne 2001 yılında giren ruhsal zeka(SQ) dır. Ruhsal Zekası yüksek insan, bu sunumda “kapsayıcı liderlik” olarak adlandırılıp anlatılmaya çalışan liderlik için gereken en “kapsayıcı”(!) zeka türüdür. Çünkü Ruhsal Zeka (SQ), giderek dünyada, iş ve yönetim trendleri de dahil olmak üzere çok daha etkin ve geçerli olacak. 1900’lerden bu yana geliştirilmiş mevcut Liderlik Teorilerine 2013 yılı ve sonrasında “Ruhsal Zeka(SQ)” damgasını vuracaktır. Diğer detaylar kitabımda

Psikiyatrist Dr. Erdoğan Çalak : Erdoğan bey, 7/24 Annelik kitabının yazarı. Bir tıp insanı gözüyle çok güzel yorumlarda bulundu. Ki benim gibi psikiyatriye ayrıca ilgisi olan bir insan için çok verimli oldu. Aldığım bazı notlar şöyle : “Kendimizden vazgeçmeye başlıyoruz. Mış gibi yapıyoruz. İş hayatında insanların kendi gibi olması özendirilmeli. Ama olmuyor çünkü kurallar var, sistemler var. Bir insanın kendisi gibi olması engellenmemeli. Yönetici bunu denetim altına almaya çalışmalı, bastırmaya değil. Çalışan ortamı mutlu olunacak ortam haline getirmek gerek. Her şeyi yapmaya çalışan personel bir süre sonra kendini suistimal edilmiş, tükenmiş ve bitkin hissediyor. İnsan bir makine değil. Mutluluğun gerçek anlamda yaratılabileceği yeri, özel hayattır. Sadece iş hayatı olmaz.”

*******

Davetleri ve ilgileri için başta Sn.Fatoş Karahasan olmak üzere, Sn.Müge Ateş’e, LiderlİK Ruhu® adına  bir kez daha teşekkür ediyorum.

Not – 1 : Konferans fotoları facebook sayfamızda. Göz atmak için tıklayın.

Not – 2 : Sn.Fatoş Karahasan’ın açılış konuşması videosu Youtube kanalımda izlenebilir.

Not – 3 : “Engelleri Kaldır” – Yazıda bahsi geçen Düşler Akademisi videoları için, Youtube kanalımın “Kendini Vareden Liderlik” kategorisine göz atılabilir.

Not – 5 :  Konferans sırasında yapılan sunumların, bu hafta içinde web sitesine yükleneceğini Müge Hn.’dan öğrendim. Bu nedenle sunumları oradan da takip edebilir ve bakabilirsiniz.

1 Yorum Var

Yorum Yaz