Zamanla, herkes birbirine benzeyebilir.
Aynı ortamı paylaşan insanların birbirlerinden feyz almaları ve birbirlerini geliştirmeleri mümkün. Peki her zaman olumlu yönde mi oluyor bu benzeşme? Bence, hayır.
Beğenerek modellediği yöneticisinin, “hiç hoşlanmadığı özelliklerini” de sergileyerek ona hızla benzeyenleri tanıyor musunuz? Ya da güç elde ettiğinde, hiç hoşlanmadığı insanlar gibi davranan, kendini tanıyamayacak kadar farklılaşanları?
Sert ve duygusuz bir duruşun yanlış olduğuna inanıp, benzer sorumlulukları aldığında daha da duvar olan ya da delegasyonun önemini her defasında savunup ekibi olduğunda güvensiz kesilen bir yönetici. Peki ya herkese alan bırakmak gerektiğine inanıp da koltuğunun boyutu değiştiğinde baskıcı bir zorbaya dönüşen zat-ı şahane?
Sen her geçen gün kime benziyorsun ?
Gençlik yıllarında asla onun gibi olmayacağım derken ilerleyen yaşlarında aynada ebeveynlerini gören yetişkinler misali. Bir terapist arkadaşım, “Birine yoğun kızgınlık yaşadığında, bir dur. Bak bakalım hangi özelliği sende de var, hangi parçanı rahatsız etti? Bir insanda hoşlanmadığımız şeyler bize aynadır aslında” demişti.
Bunu ilk duyduğumda çok kızmıştım, o özelliğini hiç beğenmiyorum diyorken, nasıl olur da ona benzerim? Şimdilerde ise, bazen kendimizden yani içimizdeki karanlık yönlerden korktuğumuzu düşünüyorum. “Ben öyle olmam”, “ben onun gibi değilim” derken ona dönüşmekten korkuyoruz belki de. Belki de zamanla onun gibi olma isteğinden, o insan haline geliyoruz, farkında olmadan. İşte bunlar hep “güç elde etme isteği”.
Hiç kimsenin gerçek anlamda güç ve yetkiye kavuştuğunda neye “dönüşeceğini” tam olarak bilebildiğine inanmıyorum. Karakter farklılıkları etkileyici bir faktör olsa da şartlar da belirleyici olabiliyor. 1971 yılında sonraları etik dışı bulunan ancak sonuçları itibari ile halen oldukça etkileyici bir deney olan Zimbardo deneyi bu noktada ipuçları veriyor.
Psikoloji profesörü Philip Zimbardo, “İnsanın eline güç ve yetki verildiğinde, insan üzerindeki etkisi nasıl olur” u incelemek üzere bir araştırma yapmış. Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında yapay bir hapishanede kendi öğrencilerinden seçtiği denekleri gardiyan ve mahkum olarak gruplara ayırıp oraya yerleştirmiş. Deney, olumsuz gelişmelerden dolayı planlanan zamandan daha önce sonlandırılmış. Her ne kadar bu bir deney ve herkes rolünün farkında olsa da düşünüldüğü gibi olmamış, deneye katılanlar sonrasında yoğun psikolojik destek almak durumunda kalmışlar. Mahkum rolündeki denekler; emirlere itaat eden, yaşanılanları gerçekmiş gibi içselleştirmiş ve ağır travmalar yaşar hale gelmişler. Gardiyan rolündeki öğrenci denekler ise; rollerini özümsemenin ötesine geçip içlerindeki “zalimi” ortaya çıkarmışlar. Her ne kadar gardiyan deneklere, deneyde herhangi bir şiddet uygulanmayacağı konusunda uyarı verilmiş olsa da, zamanla sahip oldukları gücün etkisi ile cesaret bulup kendi özlerini kaybetmişler. Hatta deneyin bir bölümünde mahkumlar çıkardıkları isyanda, elbiselerini çıkarmış, yatakları dağıtmışlar. Gardiyanlar ise bu duruma çok öfkelenip isyanı yangın söndürme tüplerini kullanarak bastırmışlar. Deneyin sonlarına doğru, gardiyanlar mahkumların tuvalete gitmelerine dahi izin vermemiş, yerde yatmalarını söyleyip şiddet uygulamışlar.
Bu deneyi her düşündüğümde gücün insanları ne kadar değiştirebildiğini düşünürüm. Lider olup olmama ya da liderlik özellikleri nasıl geliştirilir konuları konuşuluyor olsa da iş yerleri halen “yönetici” bile olamayan bireylerle dolu. En azından bir yönetici, bulunduğu konumu salt güç elde etme ve onu kullanma aracı olarak yaşatmak istemiyorsa, açık yüreklilikle ve sonunda çocuk gibi kızmayarak, beraber çalıştığı insanlara “Sence ben bir yönetici olarak nasılım?” sorusunu sormalı. Hissettiği ile yaşattığı aynı olmayabilir.
Birbirine benzeyen değil, farklılık katabilen bireylere ihtiyacımız var diyoruz madem. Kimi ve hangi özelliklerini modelleyeceğimiz, kendimizi tanımak kadar önemli. Bir organizasyona “aynı şekilde davranan” yöneticiler gerçekten çok fazla. Üstelik bir karakteristik özellik neticesinde gelişen bir davranış kalıbı herkeste aynı şekilde durmuyor.
Başarı illa aynı yolları yürümekle de gelmiyor. Aynı noktaya gidebilen onlarca yol var. Seni farklı kılacak kendi yolunu bulman değil mi?
Kendin ol, böyle çok daha güzelsin.
Yorum Yapılmamış