Biri “İnsan Kaynakları ve Koçluk” mu Dedi?

Koçluk de-nin-ce ak-la, ne gelir? Öyle ya da böyle bir cevap verebilir hale geldik. O koçu, bu koçu, şu koçu derken, gayet günlük dile de yerleşti koçluk. Ne mentorluktur ne danışmanlıktır, bambaşka bir şeydir diyoruz. Gerçekte ne olduğu, önemi, neyi amaçladığı uzun uzadıya başka bir yazı konusu. Ancak benim bir süredir üzerinde düşündüğüm ve dikkat çekmek istediğim başka bir konu var. 

İnsan Kaynakları Çalışanı, Koçluk Yapabilir mi?

Bir parantez açmakta fayda var, kendi şirketinde yapabilir mi? Herşeyden önce, koçluğa inanan ve eğitimine devam eden biri olarak, öğrendiğim araçları en iyi şekilde kullanabilmek, derinleşerek başarılı bir koç olmak istiyorum. Biliyorum ki bu süreçte, “tamam, oldum ben” diye bir seviye yok. Bir kez çıktınız mı bu yola, gelişim ve değişimle birlikte sonu gelmeyecek bir yolculuğa devam ediyorsunuz.

Son zamanlarda bir çok İnsan Kaynakları çalışanı bu eğitimlere katılıyor. (Moda diye, aman geride kalmayalım diye bu eğitimi alıyorsak, yandık). Hem eğitim sırasında, hem sonrasında sohbet ettiğim bazı arkadaşlar, Koçluk şapkaları ile İnsan Kaynakları operasyonunda yer alabileceklerinden çok eminler. İşte tam da bundan bahsetmek istiyorum:

Koçluk eğitiminde beni en çok etkileyen husus, “insanın tam ve bütün olduğu, kendisi ile ilgili en doğruyu yine kendisinin bileceği” idi. Bir çocuğun bile. Güçlü ve doğru sorularla, herkesin içindeki potansiyel açığa çıkarılabilir. Tabi en başarılı süreç, koçluk konumunda kalarak gerçekleşiyor. Yani? Yargısız, yönlendirmeden, koç aslında yokmuş gibi. Yani, “en iyi koç, görüşmede olmayandır”. İşte bu nedenle de bir “mentor” ya da bir “danışman” aynı anda “koç” olamaz. Kişinin ancak farklı zamanlarda bu rollerde olabildiği söylenebilir.

Hem şirketimde İK operasyonunun içinde olayım, hem de herşeyden bağımsızmış gibi nötr kalmaya çalışayım. Bana kalırsa, imkanlı değil. İnsan Kaynakları operasyonun her alanından sorumlu uzmanının / yöneticisinin şirketteki çalışanlara “profesyonel koçluk” yapması beklenemez, beklenmemeli. Bilindik sınıf eğitimlerinden ziyade bire bir koçluğun önemine sonuna kadar inanan biri olarak bu alanda kurumlara ancak bağımsız profesyonellerin yardımcı olabileceğine inanıyorum. Şirket içi koçluk dediğimiz şey tam olarak nedir? Hepimiz aynı şeyleri mi kastediyoruz? Önce bunun farkına varmak gerek bana kalırsa.

Düşünün ki şirketimdeki bir çalışma arkadaşımla seans yapıyorum; üzerinde görüşmek istediği konusu işinden memnuniyetsizlik olsun. Seansın sonunda da öyle bir yere gelelim ki, işten ayrılmaya ve hızla iş aramaya karar vermiş olsun. Ancak yöneticisinin de duymasını istemesin. İnsan Kaynakları Uzmanı / Yöneticisi olarak şimdi ne yapalım? Hızla pozisyonu mu yedekleyelim? Mahremiyet kuralına sadık mı kalalım? Konuyu orada bırakıp bir şey olmamış gibi işimize geri mi dönelim? Koç muyuz, İK’cı mı? İşimizin büyük bir parçası olarak tüm çalışma arkadaşlarımıza destek oluyoruz. Ya da iş dışında da dostluğumuza dayanarak paylaşımlarda bulunuyoruz. Ancak “profesyonellik” gereği, her ikisi aynı anda mevcut şirkette olmaz.

Peki ya iş görüşmeleri? 

Adayımıza yönelttiğimiz soruları ne amaçla yöneltiyoruz? Tabi ki ön yargılı olmamaya çalışıyoruz. Ancak bir yargıya varıyoruz öyle değil mi? Hatta o yargı değil mi işe alma kararı verdiren? Ne yapacağım, şirketimde bulunma amacımın dışına çıkıp hiç bir yargıya varmayacak mıyım?

İşe alım sürecine dahil edilebilecek en iyi şey, kişiyi daha iyi tanımaya yönelik güçlü sorulardır. Adına koçluk demesek de olur.

“Koçluk bakış açısı”na sahip olarak hareket etmek çok güzel. Ancak bu furya devam ederken bence mentorluk da yabana atılmamalı zira bu hayatta en kıymet verdiğim şey “tecrübe” ve tecrübeli insanların deneyimlerinden faydalanmak. Kariyerinde yol almış kıymetli insanların nispeten yolun başında olanlara mentorluk yapmasına bayılıyorum, destekliyorum, hep olsun.

Diğer yandan, koçluk eğitimi almış yöneticilerin astlarına koçluk bakış açısı ile yaklaşabilmeleri de pek şahane. Ancak bakış açısı ile hareket etmekle, profesyonel olarak hayata geçirmek aynı şey değil. Kavramlar bu kadar havada uçuşurken, bu kadar birbirine karışmışken, bu işin duayenlerine de ayıp olmuyor mu? Bu işe gönül vermiş, çok başarılı koçlar var. Bir işi hakkıyla yapmak, her insanın boynunun borcu olmalı.

Peki, şirket içinde olması gereken mentorluk olabilir mi? Koçluk projesi diye başlatılan, oysa yapılanın düpedüz mentorluk olduğu projeleri de gördük. Yoksa iç koçluk sistemi mi daha etkili? Hangi sistem daha fazla işliyor?  En bilindik örnek, Roche İlaç. 2 yıl önce bir zirvede dinlemiştim. Dış koçluk desteği almalarının yanı sıra iç koçlar da yetiştirdiklerinden bahsedilmişti. Hatta “iç koçluk sistemi” ile ICF’ten bir de ödülleri var. Bence bu başarılarının kaynağı, dış koçluk desteğini de almış olmaları ve sadece talep edenlerin bu desteği alıyor olması (süreçte ilk kural, kişinin kendisinin talep etmesidir). Yalnız ben hala, her şeye rağmen, bir çalışanın aynı şirkette çalıştığı bir başka iş arkadaşına / yöneticisine nasıl “tam olarak güvenerek” seansa katıldığını anlamıyorum. İş hayatı benim bildiğimden farklı bir yer mi yoksa? 🙂 Öyle ise, bu da ayrı bir araştırma-inceleme konusu!

Özetle, her şey bir tarafa, sıklıkla insan davranışlarını gözlemleyen ve bu alanda tecrübeli profesyonellerin koçlukta başarılı olma şanslarının da yüksek olduğuna inanıyorum. Ancak şirketi dışında farklı bir platformda. Yani, Profesyonel Koçluğa varım, İK kimliği ile olana yokum.

Her şey emek istiyor bu hayatta, öyle daha gerçek, daha leziz.  

Kavramların içini boşaltmadan, her işin layıkıyla ve gönülden yapıldığı güzel yarınlara!

Yorum Yapılmamış

Yorum Yaz