Kurumların yenidünya düzeninde hayatta kalmak için kültür, yapı, süreç ve sistemlerini bu yeniliklere köklü şekilde adapte etmeleri gerekecek. Karşılaşılacak zorluklardan biri, bilgilerin geleneksel hiyerarşik yapılara ve raporlama düzenlerine ihtiyaç duyulmadan, kurum içinde ve tüm dünyada dolaşmasını sağlayan matris yapılı yönetimler olacaktır.
Hay Group tarafından gerçekleştirilen “2030’da Liderlik” araştırmasının YETENEK ve yönetimi üzerine öngörüleri şöyle :
Yapılan çalışmalar, sanayileşmiş ülkelerde yetenek ve beceri yoksunluğu yaşanacağını ve gelişmekte olan ülkelerden sanayileşmiş ülkelere göçün artacağını gösteriyor. Eskiye oranla, daha fazla sayıda göçmen ülkesine dönüp, edindikleri yeni becerileri yerel kalkınmayı hızlandırmak için kullanmaya başlayacak. Bu da tek yönlü beyin göçünü, çift yönlü bir döngüye dönüştürecek. Yetenek rağbet görmeye devam edecek ve kilit çalışanların elde tutulması zor olacak. Bu durum şirketler için “yetenek savaşlarının” süreceği ve zincirleme bir etkiyle inovasyon kapasitelerinin etkileneceği anlamına gelmekte.
Bugün bildiğimiz anlamda “işler” gelecekte de var olacak mı?
Yoksa hepimiz yüklenici gibi mi çalışacağız?
Ne gençler ne de onların daha yaşlı meslektaşları, ilerleyen yıllarda günde 12 saat çalışmaya büyük olasılıkla razı olmayacaklardır.
General Colin Powell, Tony Koltz ile birlikte yazdığı “It Worked For Me : In Life and Leadership” isimli son kitabında da, uzun saatlerini ofisinde geçiren “meşgul adam” imajını redettiğini anlatıyor :
“Bulunduğum her üst düzey görevde profesyonelliğe ve yüksek standartlara sahip bir ortam yaratmaya çalıştım. Bir işin tamamlanması gerekiyorsa, altımdakilerin uzun saatler boyunca çalışmalarını talep ettim. Fakat eğer gerekmiyorsa normal saatlerde çalışıp evlerine makul bir saatte dönmelerini, çocuklarıyla oynayıp aileleriyle vakit geçirmelerini, hayal kurmalarını ve dinlenmelerini taşvik etmeye çalıştım. Ofisin dışında da bir hayatları olsun istedim. Çünkü ben onlara, yaptıkları işin kalitesi için para veriyordum, çalıştıkları saatler için değil.”
Liderlerin gittikçe farklılaşan profilde, çalışanlardan oluşan takımları anlamaları, yönetmeleri, motive etmeleri ve bu takımların işbirliği içinde çalışmalarını sağlamaları gerekecek.
Farklı nesillerin ve farklı kültürlerin bir arada olduğu takım çalışmalarını desteklemeleri önemli olacak.
Farklı yaş, kültür ve değerlere sahip çalışanlar arasında bağlılık ve sadakat oluşturmanın yollarının bulunması da hayati önem kazanacak. Bununla birlikte liderlerin, azınlık ve kadın çalışanlarını daha fazla sayıda liderlik pozisyonlarına yükselmesini özendirecek şekilde şirketlerini adapte etmeleri, işin farklı bir boyutu olacak.
Yazının Alıntıları için Not : Geleceğin liderlerini neler bekliyor? Daha fazla içerik ve bilgi için HayGroup.com/Leadership2030’u ziyaret edebilirsiniz.
Yorum Yapılmamış