İçinde bulunduğumuz bu 7.Nesil Altın Çağda, çöküşe geçmiş insanoğlunun kendini yeniden keşfetmesi, kişisel gelişim ve devrimi için, düşünceleri ile yazgısını elinde tuttuğunu, ekonominin bu yeniden doğuş ve kendini bilme için sadece bir adım ve düşünme aracı olabileceğini ve tüm bu kişisel gelişimin ise sadece eğitim ve ruhsal idrak ile inşa edilebileceğini, yeni insanlığın daha çok düşleyen ve olumsuz duygulardan arınmış vizyonler tarafından şekillendirilebileceğini öngörebiliriz.
Dünya’mızın da bir fiziksel ve ruhsal ilerleyiş süreci var. Ve Dünya’mızın ezoterik bilgilere göre 2013 yılı itibarıyla aydınlanma ve yükselişe geçti. İçinde bulunduğumuz hatta bulunduğumuz için kendimizi şanslı sayabileceğimiz, 7 Nesil Altın Çağ’dayız. Bu nedenledir ki, insanlarımız kişisel gelişime daha önem veriyor, sorguluyor, araştırıyor. Daha duyarlı davranıyor. Çünkü altın çağ, gelişmiş bir ruhsal seviyenin varlığını bize işaret ediyor.
Kitabım “Ruh”unla Düşün’de, 21.yy yeni çağ liderliğinden bahsederken bu konuyu daha detaylı aktardım. Merak edenler kitaptan detaylı olarak öğrenebilirler. Ben bu yazımda farklı bir şeye değinmek istiyorum. O da şu :
Stefano D’Anna’nın “A Dream for the World” kitabının “Economy is a way of thinking” adlı bölümünü okurken aşağıdaki örneğe değinmesi çok güzeldi. (-Ki bu Ekonomi bölümü bizim burslu liderlik programını kazanmak için ikinci eleme konumuzdu. Bununla ilgili görüşlerimizi bir makale olarak yazmıştık-)
Nitekim kitapta bu bölümü okuduktan bir gün sonra Soma’da o vehim olay yaşandı. Nereye bağlayacağım :
Profesör, kitaptaki bu bölümde Japonya örneğini veriyor. Japonların iki büyük savaşı kaybettiklerini, atom bombası felaketini yaşadıklarını anlatıyor. Had safhada kısıtlı yer altı ve yerüstü kaynaklarına rağmen, konuştukları dilin bizler açısından anlaşılması çok zor olmasına rağmen, batıdan fiziki olarak son derece uzak olmalarına rağmen kendilerini yeniden nasıl inşa ettiklerini ve nasıl Dünyanın en büyük ikinci güçlü ekonomisi olabildikleri konusuna değiniyor. Bunun herhangi bir ekonomik teoriyle açıklanamayacağını söylüyor.
Bu örnekte en önemli şey nedir biliyor musunuz sevgili LR okuyucuları:
Orada Japonların genlerinde olan bir şeref ve çalışkanlık var. Kadercilik yok, çalışmak var. Ellerinden gelenin en iyisini en doğru şekilde gerçekleştirebilmek için vargüçleri ile kendilerini inşa etmeleri var. Bu onların etikal DNA’ları…Ve tüm bunlarla dünyaya çok güzel bir örnekler.
İnsanoğlu ilk yaradılışından beri bir çok mesafe katetmiş ve ilerlemiştir ancak ilerlerken kendi kalbini, kendi özünü saklı tutabilmiş midir? Hayır !
Tüm duyguları ile korkuları, ümitleri, zevkleri, kırılganlıkları, alınganlıkları, gözyaşları, sevinci, siniri, öfkesi ile kendini kaybetmiştir. Tamamlanmamış psikolojisiyle insanlık silahlanmış, öldürmüş ve savaşmıştır. Fakirlik ve suçlar bu tamamlanmamış psikolojinin ve bencilliğin birer sonucudur.
Yaşanan fakirlikler, işlenen suçlar, savaşlar, dünya’da yaşanan tüm olumsuzluklar, insanın eseridir. İnsan neden özünden ayrı düşmüştür? Kendi özünden ayrılmış, kendi değerlerini kaybetmiş ulusların kalkınması ve standartlarının iyileşmesi de mümkün değildir. Ekonomi ve yaşam koşulları ise tüm bunların bir sonucudur sadece.
“The world is the projection of our way of thinking and the economy is the reflection
of our values and our ideas.”(SFG)
Yapılabilecek en büyük dönüşüm ve sıçrama, kendini geliştirmek ve gerektiğinde değiştirebilmektir. Bu kişisel devrim ise sadece eğitim ile gerçekleşebilecek, oluşacak olan yeni insanlık yıkıcı düşüncelerden, olumsuz duygulardan, şimdiye dek dayatılmış klişelerden uzak, ekonomiyi yeniden inşa edebilecektir. Öyle bir zaman gelecek ki, Ekonomi/Finansal güç belki hiç birarada olmayacakmış gibi görünen sevgiyle de, düşle de, şiirle de, sanatla da yönetilebilecektir. Büyük gökdelenlerdeki, plazalardaki akılcı kapitalizmin yerine ruhsal kapitalizm…Gelecekteki ekonomi, sadece ekonomist olmaktan ziyade doğru düşünmeyi öğrenmiş, kendine inanan, her şeye rağmen kendine inanmayı hiç bırakmayanlarca yönetilecektir.
Ne dersiniz tüm bu yukarıda yazdıklarım çok mu ütopik?
7.Nesil, Altın Çağa göre hiç ütopik değil. Ezoterik bilgilere göre bu, kaçınılmaz bir ruhsal ve maddesel gerçeklik olacaktır.
Bizler çok şanslı bir ülkenin insanlarıyız. Kaynaklarımız, bolluğumuz, insanlarımız ve şanlı bir tarihimiz var. Bizde kendini Kurtuluş Savaşı ile imkansızlıklardan kendini alın teriyle inşa etmiş bir milletin insanlarıyız.
Keza Liderlik yolunda, Japonlardan öğreneceğimiz çok şey var…İnşallah gün gelir, onlarda bizden övgüyle bahsederler.
Liderlik yapmak demek, yaptığı işten belli olmak demektir. Liderlik yapmak demek, yaptığı her ne iş ise onu şeref ve onurla yapmak, yapabilmek için gayret etmek demektir.
En iyiyi yapmak değil, yapılabilecek olanın en iyisini yapmaya adanmaktır. Önce Allah’a sonra liderlik yaptığı her neresi ise, oraya hesap verebilmek ve hakkı ile vazifesini gerçekleştirmektir.
Kendini değerli gör işçi kardeşim, çünkü sen çok değerlisin !
Bırak çizmelerini çıkarma, neresi kirlenecekse kirlensin !!!
Soma’da Hakk’a yürüyen tüm işçi kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Başımız Sağolsun.
Yorum Yapılmamış