2017 yılının başında, hayatımdaki bir çok şeyin, planladığımın aksine (-her zaman planlar işe yaramaz plan yapmak; kendini hayattan daha akıllı ve güçlü sanmaktır; ki hayat kendi gücünü her defasında sana hatırlatacaktır-) beni şaşırtan bir devinimle karşımda durduklarını görmüştüm.
Yolumu, yönümü bilmediğim kalakaldığım, zaman zaman saydığım, zaman zaman sövdüğüm bir dönem başlamıştı önümde…
Yaklaşık 1 yıllık sürede; kendim için başka şeyler planladım 🙂 bir süre iş aradım, görüşmelere gittim. Hiçbirinden bir sonuç çıkmadı (-çıkmaması gerektiğini sonradan anlayacaktım-) Görüşmelere gittim, geldim; gittim geldim, gittim geldim. Kendim; kendi adıma bir şey yapmaktansa, hep başkaları ile; başkaları adına olsun istedim…Neden?
Ama ne yapacaktım? Muhtelif şeyler denedim, olmadı. Bir şey olmuyorsa mutlaka bir nedeni vardır; her zaman dediğim ve inandığım gibi. O anda acayip üzülürüz, öfkeleniriz, ağlarız, kızarız, küfrederiz. Ama hep unuturuz, hayattır bilge olan biz değil!
Günler böyle geçerken; bir sabah uyandım. O fikir gelmişti😀😀
O fikre tutundum, önce emekledim, sonra yürümeye başladım ve şimdilerde koşar adım desek fazla olmaz 🙂
O emekleme döneminde, Dünya’nın ünlü girişimcilerinden birinin kendi adını taşıyan uzun soluklu programı için başvuruda bulunmuştum. Girişim fikri ve Start-Up olmak üzere iki kategorisi vardı. Ben o zaman “Girişim Fikri” olarak, çalışmalarımı yapmış (-detaylı şekilde sunmanız gereken bilgiler var çünkü-) ve büyük heyecanla göndermiştim.
Süre uzun, bekliyorsunuz. Aylar sürüyor elemeler.
Bu arada da düşünüyorum tabi, olur mu olmaz mı, ne yaparım, nasıl yaparım…vs.
Şirket kurulumu da yapmadım girişim fikri olarak katılmış olduğum için sonuçları bekliyordum. Ama “ya olmazsa” da diyordum tabi 🙂
Olmazsa da olmasın, o zaman sonuçların açıklandıktan sonra gider şirketimi kurarım diyordum kendime. Gelecek sonucu kendim için eşik belirlemiştim.
Sonuçlar açıklandı. Olmadı.
Ama ben ne yaptım; ertesi gün (25 Ocak) sabah erkenden kalktım; gittim şirketimi kurdum 🙂 O yarışma bana itici güç olmuştu.
O zaman, bu zaman oldu. Elimde evraklarım, heyecanla yürümüştüm o sabah sokakta…Az biraz da kaygı ve bir tutam da endişeyle. Çok şükür. Yıllar önce o günü, şimdi bugün şükürle ve tebessümle yad ediyorum.
Eğer bir şeye niyetiniz varsa; yolunuza çıkan işaretlere dikkat edin. Ama gerçekten dikkat edin. Çünkü, herkesin yolu hazır. Zaman alan onu bulmak !
Bazen hayat, seni “kendinle” sınar. En zorlarındandır.
Bazen hayat, seni “kendinle” yorar. En çetinlerindendir.
Şanslı mısındır yoksa….?
Sen değil de; hayat bunu çok iyi bilir.
Ve sana bu bildiğini, kıvrıla kıvrıla uzayıp giden incecik bir sicim misali hayatın boyunca gösterecektir.
Sen neyin hayalini kurarsan, o anda adeta evrenin play tuşuna basılır ve milyarca olasılık çalışmaya başlar. Ve bu olasılıklar senin icin, sana doğru dizilerek ilerlemeye başlarlar.
Diyeceğim odur ki; yolumu aradığım o kısa dönemde, gittiğim sayısız görüşmede türlü ajanda ile beni seçmeyen ya da tercih etmeyen; yeniden kurumsal hayata dönmemi engelleyerek bir şekilde yüzüme kapanan her kapı, beni önce denizle sonra da okyanusla buluşturmuştu.
Hangi denizin balığı isen (-sen henüz bilmesen de-) hayat seni ait olduğun suya götürecektir. İnsanlar; o işe sizi almadıklarında ya da sizin yeteneklerinizi görmezden geldiklerinde, umursamadıklarında ya da anlamadıklarında, bunun o yeteneklerinizin varlığı ya da yokluğuyla ilgili olmadığını; karşınızdakilerin, sizin kendi denizinizle buluşmanızı sağlayan birer hayat figüranı olduğunu bilin.
İşte bu sebeplerle benim fikrimce; hayatta, kariyer de planlanmaz, sadece yeni durumlara göre evrilir, değişir, dönüşür, bize düşense bu dönüşüme kendimizi de dönüştürerek iştirak etmek…
Yorum Yapılmamış