Bundan birkaç gün önce, facebook duvarıma “her yerde ve neredeyse her mecrada aynı kafaları ve aynı isimleri görmekten ben sıkıldım açıkçası…” diye yazmıştım 🙂
İnternette bir şeyleri araştırırken veya çeşitli kurs, eğitim, seminer, zirve…vs. gibi etkinlikleri gözden geçirdiğimde hep aynı yüzlere ve aynı isimlere rastladığımı fark ettim. Ve sıkıldım! Çünkü her mecrada aynı yüzleri görmek ve ya aynı sesleri dinlemek zorunda mıyız?
Muhtelif zirveler düzenlenir aynı isimler, muhtelif programlar yapılır aynı isimler…
Bu tip organizasyonları ve/veya eğitimleri düzenleyen insanlarımızın da böylesi daha çok işlerine geliyor sanırım. Aynı isimler yıllardır çağrıldıkları her yerde hep aynı şeylerde bahsediyorlar. Farklı bir bakış açısı veya söyleme çok nadir rastlıyorum. Rastladığımda ise, kendi adıma söyleyeyim 🙂 tam gözünden tanıyorum farklılığı, beynimde şimşekler çakıyor ister istemez, engelleyemiyorum.
Şimdilerde 50’lerinde olan (ki elbette deneyimin mükemmel çağı denen bir zamanlama var muhakkak ki) ama hepimizin şu anda üzerinde birkaç dakika ayırıp düşünse akıllarına gelecek olan hemen hemen çağrıldıkları her yere gidip konuşan, anlatan, başarılarını ve başarı tüyolarını (!) paylaşan isimler aklımıza gelebilir. Hoş, bu sadece 50’lerinde olanlar için geçerli değil, aynı şey 30-40 yaş arasında da görünüyor 🙂
Ben sıkıldım açıkçası…
Bazı insanlar bu tip mecraları parsellemiş gibi geliyor bana…Ya popüler olmaları ya da onlardan başka isim, yüz, fikir, beyin bulamayan ve/veya ya tanıyamayan, sözde trendlere yön veren (!) ancak dar vizyonlar arasına sıkışmış medya ve/veya organizatör algılarının bir sonucu bu.
Bir de acaba eskide mi kaldı, şimdilerde sosyal medya gelişince ve biz onun içinde büyüyünce patronlar(!) eskisi gibi yetenekleri keşfedemiyorlar olabilir. Farklılıkları fark edebilmek ve yorumlayabilmek sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Hele ki “yetenek avcılığı” denen şey, keşfedilmiş şeyleri elli defa, yüz defa pişirip pişirip sofraya getirmeye benzemez 🙂
Senaryo aynen şöyle vuk’u bulur;
“X konuda bir eğitim düzenleyelim, heee düşünelim kim var, yukarıda bahsettiğim gibi akla gelen iki,üç isim, tamam hadi onları çağıralım.” Olay bu kadar! Sen baktın mı etrafına, inceledin mi, gözden geçirdin mi, etrafta veya görünür popüler değil de derin popülerde başka isimlere rastlama şansın var mı, biliyor musun?
Işık avcılığı…
Yani yoldan geçerken keşfedilenler, bir mağazada eline kartvizit tutuşturulanlar, hiç beklenmedik bir anda elindeki yeteneği ve/veya ürettikleri fark edilenler, gerçek “ışık avcıları” hikayelerde kaldı 🙂
Ben size açık açık söyleyeyim:
Herkes yetenekten bahsediyor, ağzı olan yetenekleri şöyle, böyle keşfetmeliyiz…vs diye konuşuyor ama gerçekten bunu yapan ve yapabilen çok ama çok az sayıda! Çok az! Kimse bunu yapmak istemiyor. Kimse bir diğerine el vermek, kimse bir diğerinin yeteneğini ön plana çıkarmak istemiyor. Ve bunun yaşla da bir ilgisi yok. Ana düşünce de şu: “Herkes uğraşsın, kendi yapsın herkes kendi şansını kendi yaratsın canım ben mi uğraşıcam?”
Onun için biz bu gidişle, nice eğitimlerde hep AYNI isimleri, nice zirvelerde hep AYNI isimleri, nice kongrelerde hep AYNI isimleri, nice kitaplarda hep AYNI isimleri, nice programlarda hep AYNI isimleri görürüz!
Çünkü kimse, kendisini sandığı kadar cesur değil…
Çünkü kimse, parsellediği yerleri başkalarına bırakacak kadar cesur değil…
Çünkü kimse, güya popüler(!) olmayan bir isme, sadece yeteneğine güvenerek şans ve fırsat verecek kadar gerçek bir usta değil…
Hep aynı yüzlerle, hep aynı isimlerle hadi bize kolay gelsin.
Cümleten hayırlı işler…
Yorum Yapılmamış