Evet;
Pençelerimiz olmayabilir,
Acı kuvvetimiz,
Dokunanı öldüren zehirlerimiz,
Bizi göklere uçuran kanatlarımız olmayabilir.
Ama “akıl”, “zeka”, “feraset” vb. adlı öyle silahlarımız var ki;
Hiçbir canlı onlarla baş edemez.
Ama çoğumuz,
O güçleri kullanmak yerine,
Olanlarla zorlukların üstesinden gelmek
Ve savaşmak yerine;
Olmayanlarla üzülür,
Kahrolur,
Pes eder,
Kabuğumuza çekilir ve deriz ki;
-Ben yapamam!
Yapamamakta çok kuvvetli gerekçelerimiz de vardır kendimize göre.
Ama aslında onlar “gerekçe” değil, “bahaneler”dir.
Olmuşla ilgilenenler,
Yani dünden ibret alıp ders çıkarmak yerine,
Dünde takılıp kalanlar
Ve dün hapishanesinden bir türlü çıkamayanlar,
Olacakla kafayı bozanlar;
Yani,
-Yarın ne olacak, gelecekte beni ne bekliyor’cular
Gelecek kafesine kendisini hapsedip bırakanlar.
Bugünlerini de ziyan ediyorlar.
Bugünün hediyesi, bugünün kapanına, bugünün zindanına dönüyor.
Bugünde mutlu olmayanlar;
Nostalji ile Dün’e,
Ve
Hayal ile Gelecek’e sığınırlarmış.
Bugün neden mutlu değiliz?
Bugünün suçu yok.
Mutsuzuz çünkü, dün ve yarın bizi rahat bırakmıyor.
Bir “Geçmiş” ile bir “Gelmemiş” bizi esir alıyor,
Elimizi kolumuzu bağlıyor ve
Bizi mutsuz ediyor.
Kung-fu Panda’yı izleyenler bilirler,
Ustasının sözleri Panda’yı derinden etkiledi ve
bugün hediyesini değerlendirdi.
Ne çıktı ortaya?
En büyük canavarlarla bile baş edebilen bir usta Panda!
Eşsiz bir Kung-fu ustası!
Düne takılıp kalmış, yarına olta atmış olabilirsiniz.
Kung-fu Panda size saçma geldiyse,
Kadim geleneğimizin şu eşsiz hikmetine kulak verebilirsiniz;
“Dün geçti, yarın bir sır, bugünse nimettir”
Yorum Yapılmamış