Umut herşeydir.
Umut her zaman vardır…
Umut bizden bağımsızdır. Bizden üstündür…
Stephen Hawking – Her Şeyin Teorisi isimli film Şubat ayında ülkemizde gösterime girecek. Bu fragramı izlediğimde benim için, üzerinde çokça tartışılan, hakkında farklı yorumlar olan ama istisnasız bir dahi kabul edilen Hawking’i LiderlİK Ruhu’nda konu edinmek kadar doğal bir hareket olamazdı.
Bu adam;
“Dünyayı bir kaç kere yok edebilecek bir atom gücüne sahipken insanların hala saldırgan olması aptalca bir güdüdür. Bu sebeple insanoğlunu fazla zeki kabul etmiyorum” diyen bir adam…
Henüz hayatının baharında felç geçirip tekerlekli sandalyaye mahkum oldu. Çalışırken vücudu tekerlekli sandalyesine yıkılıyor, bazen de başı iki omuzunun arasına düşüyor, başını ve yüzünü hiç kontrol edemiyor. Bu haliyle yüksek lisans yaptı, doktorasını verdi, profesörlüğe kadar yükseldi. “Zamanın Kısa Tarihi” isimli kitabı satış rekorları kırdı, en çok satan kitap ödülünü aldı. Halihazırda 11 kitabı bulunuyor.
Hawking 1942 doğumlu. Halen İngiltere’de yaşıyor.
Einstein ve Oktay Sinanoğlu‘ndan sonra dünyada fiziğin ve matematiğin otoritesi olarak kabul ediliyor.
Oxford Üniversitesi fizik bölümünü birincilikle bitirdi. Daha sonrasında ALS Motor Nöron hastalığına yakalandı. Bu hastalık omurilik ve beyindeki şuurlu kas hareketlerini düzenleyen sinir hücrelerini dağıtıyordu. Şu an makineye bağlı olarak kendini ifade ediyor.
Hastalığı teşhis edilince doktorlar ona iki yıl ömür biçtiler. Ancak Hawking bugün 72 yaşında.
3 çocuğu var ancak karısının ona kötü davranması (dövdüğü söyleniyor) sebebiyle 50 yaşında boşandı.
Küresel ısınma sözünü ilk kez ortaya atan Hawking’tir.
Dünyanın sonu teorisindeki görüşleri hayli ilginçtir.
Kimbilir dünyamızın sonu belki de aynen kendisinin söylediği bir nevi bize haber verdiği gibi olacaktır. Bunu bilemeyiz. Ancak bu teorisindeki görüşleri Bedri Ruhselman’ın İlahi Nizam ve Kainat kitabındakilere çok benzer buluyorum. Bunu enteresan bir tesadüf olarak yorumlamak benim için hayli yüzeysel kalır. Dolayısıyla Ruhselman’ın kitabındakiler ile Hawking’in bu benzerliğini tesadüfi olarak değerlendirmiyorum.
Hawking , Alman Focus dergisine verdiği bir röportajda ise şöyle diyordu;
“Evrenin sırrını çözmek insanoğlunun sahip olacağı en son zafer olacaktır. Yaklaşık 2 milyon yıldan bu yana insanoğlu saldırganlık sayesinde hayatta kaldı. Yani vahşi hayvanlar arasında. Ama şimdi dünyayı bir kaç defa yok edebilecek bir atom gücüne sahipken insanların hala saldırgan olması aptalca bir güdüdür. Genetik müdahaleyle dna değiştirilerek insanın seviyesi yükseltilebilir. Ancak sonucu görmek için 18 yıl gerekli. Halbuki bilgisayarlar 18 ayda bir güçlerini iki katına çıkarıyorlar. Bu yüzden bilgisayarların dünyayı ele geçirme tehlikesi var. Einstein’ın izafiyet teorisi ile kuantum teorisini birleştirmeye çalışıyoruz. İzafiyet teorisi madde ve yer çekimi fenomenlerini tarif eder; kuantum teorisi atom, elektron ve kuark gibi parçacıkların davranışlarını anlatır. İki teoriyi birleştirdiğimizde Herşeyin Teorisi ortaya çıkar. Ve bu kainatın nasıl oluştuğunu, bunun niye böyle olduğunu anlatır”.
Hawking’in dediğini, insanın henüz kainatın sırrına vakıf olmadığını ve olabilmesinin ise şu andaki mevcut haliyle mümkün olamayacağı olarak yorumlayabiliriz.
Dolayısıyla Hawking veya benzeri dehalar normal insanlardan çok daha faklıdırlar. İfade ettikleri ile insanoğluna mesaj verdiklerini düşünmemek imkansız.
Ne dersiniz sizler, bizler yani normaller 🙂 Herşeyin Teorisinde Hawking’in düşündüğü gibi düşünebilir veya o uzgörü ile benzer teorileri, kainatın işleyişini, paralel evrenleri, kara delikleri kavrayabilir veya bu denli ifade edebilir miyiz? Kimimiz üç beş ay sonra bile neyin nasıl olabileceği kestiremezken?
Bu maksatla Stephen Hawking ve benzeri daha nice dehalar sıradan insanlar değillerdir.
Ne kendileri ne de ifade ettikleri, ne buldukları veya ne icat ettikleri ile…
Hayat ne kadar kötü görünse de, hayat varken umut vardır.
Not: Fragmanı dikkatle izlemenizi rica ediyorum.
Not : Hakkındaki çeşitli videolara gözatmak için tıklayın.
Not: Yazıdaki bazı anektodlar için Ö.Faruk Reca “Zorluklara Rağmen Başaranlar” isimli kitabından ve yazı içindeki linklerden yararlanılmıştır.
Yorum Yapılmamış