Ne çok hata yapmışım. Şimdilerde anladığım ne çok hata…
O zamanlar göremediğim, mevcut durumların içinde kör olduğum ne çok hata…
Hata deyince bunlar duygularla, kavrayışla, anlamakla, kalp ile ilgili olan hatalar…
Hayatın ve mananın ta kendisi olanlar.
Yaşarken kalpten, kalp ile yaşayamamaktan, onu tanıyamamamaktan dolayı yapılan hatalar…
Kendimce akıl ile gitmeye çalışıp, aklın egonun kuklası olduğunu anlayamamaktan dolayı yapılan hatalar…
Ne çok yazı paylaştım buradan sizlerle, benim duygularıma, düşüncelerime ortak oldunuz.
Ne de güzel ettiniz 🙂
İnsan ne zaman acı çekse sanki daha mı çok anlıyor hayatı, ne zaman içi burulsa daha mı çok dünyayı sığdırıyor kalbine, gözyaşlarıyla beslenen bir farkındalık deryası mı var içinde de insan bilmiyor, anlamıyor, göremiyor!
Ben ne çok hatalar yapmışım.
Rekabet etmişim toy sevdalar gibi, toy istekler gibi aceleyle, onun için benimle rekabet etmiş insanlar…
Öfkelenmişim, bilenmişim keskin bir ok gibi, hırslanmışım, kavrulmuşum, koşmuşum, yorulmuşum, gözlerimden ateşler çıkmış, dilim yaralamış, onun için öfkelenmiş insanlar bana, onun için bilenmişler bana…
Heveslere kapılmışım, sabretmemişim, yarım kalmışım. Onun için heveslere kapılmış, onun için insanlarda yarım kalmış tıpkı benim gibi…
Bir an çıkıp düşündünüz mü içinizdeki şu hayattan, dünyadaki anlamınız ne diye?
Ömrünüz ne kadar diye düşündünüz mü?
İnsanların hem içinde hem de onlara dışarıdan bambaşka bir gözle baktınız mı?
Anlayabildiniz mi bazı yürekleri, bazı duyguları, bazı hüzünleri, bazı yalnızlıkları, içinizde hissedebildiniz mi?
Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Hiçbir şey ve hiç kimse!!
Belki göründüğü ile çok farklı değil gerçeği ama yine de birebir aynısı değil.
İnsanları anlayabilmek için, onları ruhumuzla hissetmemiz lazım. Aklımızla değil, ruhsal zekamız ile onları anlayabilmemiz gerek. Öyle kitaplarda, formüllerde, yok çocuklar şöyle, yok kadınlar böyle, yok erkekler şöyle diye değil…Kavramlara ve tanımlamalara sıkışarak hiç değil !
Sadece kafasıyla(akıl ile) hayatı ve alemi anlamaya çalışan tamamen bodoslar, hem de sağlam bodoslar!Bir haltı anlayamaz, göremez, idrak edemez. Buna zihinsel zeka yetmez, duygusal zekada yetersiz kalır.
Her şeyin anlamını, (-buna kendi kalbimiz ve hayatımızda dahil-) sadece ruhumuzla ve ruhsal zekamızla layıkıyla anlamlandırabiliriz. Çok yakında yaklaşık bir buçuk yıldır hazırlığını yaptığım kitabım sizlerle buluşacak ve bu konuyu kitabımda açıklıyor olacağım.
Klavyenin başına geçtiğim bu ana kadar duygularım öyle dalgalandı ki, bunu zihinle, matematikle izah etmem mümkün değil, şu anda okuduğunuzda kalbinize işleyen satırlardan size akan ruhumla yansıtmış ve bunu başarmış olabilirim ancak.
Onun için şekil değil, mana !
Onun için akılla birlikte kalp, onun için formül değil RUH…!
Beraber bu hayata geldiği en anlaşılmaz ve en ğayb olan en kıymetli cevheri “RUH”unu tanıyor mu ki insan, bu hayatı layıkıyla anlasın?
Yorum Yapılmamış