Bir insanı en iyi anlamanın yolu, ondan bir şey istemek veya bir duygunuzu ya da korkunuzu söylemektir.
Ondan sonra o insanın hareketlerine bakın. Gözlemleyin. Size karşı nasıl davranıyor?
Duygusal bir ihtiyacınızı veya boşluğunuzu nasıl karşılıyor, karşılayabiliyor mu? Kendini bir şey sanıp sizi önemsemiyor mu, korkup kaçıyor mu veya size ilgisini, sevgisini vererek yanınızda mı oluyor? Elbette bu söylediğim sizin için sıradan bir insan için değil mutlaka sizin için değerli-özel bir insan olmalı. Bunu bir frisbee gibi düşünün veya verdiğiniz bir pas veyahut size gelen bir pas. Bu pası o an nasıl karşıladığınız yaşayacaklarınızın anlamını belirler.
İnsan hayatında öyle dönemlerden geçer ki, her duyguyu, gel-giti kendi başına yaşamak zorunda kalır. Her duyguyla kendisi baş etmek zorunda kalır. Arar, bakar yanına, etrafına. Elbet onu seven insanlar vardır ama hiçbiri içindeki guruldayan kalp boşluğunu dolduramaz. Bazen öyle bir dönem olur ki, tüm bunları sadece “tek başına” yaşar. Anlatmak ister, paylaşmak ister. Ama olmaz bazen.
Aşkın, duygunun taktiği olmaz.
Onun için taktiklerle yaşanmaz ilişkiler. Aşkın, duygunun taktiği olmaz. Aman şöyle yapayım da böyle olsun. Bir yere götürür sizi belki ama doğru yere değil! Çok şey okuyorum, bunu hem merakımdan hem de bilgimi artırmak, yorum yapabilmek için okuyorum. Kimi kitap anlatıyor şöyle yap, böyle yap, onu kendine aşık et..vs 🙂 Kimi kitap diyor, korku var, öfke var…vs. dönüştürmek lazım 🙂
Bunları okumak ya da bilmek, yaşamak gibi olmaz, olamaz!
Hesap kitapla aşk mı olurmuş? Şunu şöyle yap böyle hissettir, şunu şöyle yaparsan olur, yapmazsan olmazvari söylemler 🙂
İstisna da benim ! Kaide de benim efenim !
Bozacaksam kendi kaidemi kendim bozarım. İstersem kendi kendimin istisnası olurum. İstersem hepsini sil baştan yeniden yazarım. Sonra paşa keyfim beğenmezse siler yeniden yazarım. İçim ne diyorsa onu yaparım, onu söylerim, onu yazarım, onu yaşarım. Böyle yaparsam daha çok sevilirim, böyle davransam sevilmem, şunu yaparsam şöyle olur diye hiç düşünmedim, bundan sonra da zor bir ihtimal 🙂
İnsanlar birbirlerine hislerini söyleyebilecek kadar cesur olamadıkları sürece aynı tekrarları yaşamaya mahkumlar hem kadın hem erkek. Ondan sonra neden anlaşılamamak, neden yalnızlık? İşte bu nedenlerden 🙂
Hepimiz başımıza gelen her şeye hazır ve vakıf olmayabiliriz ama önemli olan bu durumu nasıl yönetebildiğimiz değil mi? Kendi eksiklerimizi veya fazlalıklarımızı bilerek, kendimize sonra karşımızdaki insana dürüst olarak, hayatımızı yönetebilmek değil midir olay?
Her şeyi planlayabileceğini sananlar, acayip tökezleyeceksiniz.
Şimdi olmasa bile yaşadığınız sürece mutlaka…
Hayatta planını, programını yapıp, şimdi değil, on ay sonra, iki yıl sonra gibi planlar yapanlar size bir şey diyeyim: Çok fena çuvallayacaksınız !
Duygular planlamaz. Düşünerek aşık ise hiiiiiççç olunmaz.
Öyle bir “an” gelir ki, o duygunun içine çoktan girmişsinizdir de haberiniz yoktur, sizi tepeden tırnağa kuşatmıştır. Ama ben bunu planlamamıştım dersiniz 🙂 Vah vah size….
Aşık olsam mı, olmasam mı?
İlişkiye başlasam mı, başlamasam mı?
Evlensem mi, evlenmesem mi?
Yaşasam mı, yaşamasam mı?
Söylesem mi, söylemesem mi?
Senin bunları düşünmenden “o” bunalır sonra bir bakmışsın kedi olalı bir fare tutacaksın onu da becerememişsin 🙂
Başınıza gelen “aşk” ise, o sizin hazır olmamanıza bakmaz, aşk kendi hazırlığını kendi yapar ve gelir. Bir bakmışsınız içindesiniz. Rumi’nin dediği gibi ya içindesinizdir, merkezinde…Ya dışındadır, hasretinde…
Tercih ve seçim sizin…
Yorum Yapılmamış